Suriye’de 13 Kasım 1970’te iktidarı darbeyle ele geçiren Hafız Esad, 2000 yılı haziran ayında ölünceye kadar iktidarda kaldı. Kalp krizi sonucunda ölünce yerine oğlu Beşar Esad geçti. Ardından Suriye’de iç savaş başladı. Beşar Esad 24 yıl baskıyla yönettiği ülkesinden kaçarak Rusya’ya sığındı. Irak’ın eski devlet başkanı Saddam Hüseyin’inki gibi Beşar Esad’ın heykelleri de yerle bir edildi.
Nerede olursa olsun, savaşlarda ilk hedef meydanlardaki heykellerdir. Çünkü meydanlardaki heykeller, bir düzenin sembolüdür. Kökleri de binlerce yıl öncesine kadar gider. Öyle masum değildir heykel olayı. Geçtiğimiz haftalarda turistik ilçelerimizden Alanya’da da bir heykel tartışması yaşandı. Alanya Belediyesi’nin eski başkanı MHP’li Adem Murat Yücel, ilçenin girişine Atatürk’ün 1936’da Kahramanmaraş’ta yaptırdığı bayrak tutan Bozkurt heykelinin bir benzerini yaptırmıştı.
***
31 Mart seçimlerinde belediye el değiştirdi. MHP’den CHP’ye geçti. CHP’li başkan MHP’li eski başkanın diktirdiği o bozkurt heykelini kaldırdı. Bu heykelin kaldırılmasıyla ilgili sayın başkan bir açıklama yapmış. Sayın başkan özetle diyor ki, “1936 yılında Kahramanmaraş Kalesi’ne Atatürk’ün talimatıyla yaptırılan Bayrak Tutan Bozkurt heykeli, o dönemdeki Millî Mücadele’nin ruhunu ve Türk milletinin bağımsızlık azmini simgelemek amacıyla yapılmıştır. Alanya’nın girişine konulan Bayrak Tutan Bozkurt heykeli ise, tarihî bir arka plan taşımamakta ve yakın tarihimizde belirli siyasi görüşlerle ilişkilendirilmiş bir figür olarak değerlendirilmiştir. Alanya’daki heykel, belirli siyasi çağrışımlarla özdeşleşmiş bir figür olarak algılanmış ve şehrimizin evrensel ve kapsayıcı kimliğine uygun olmadığı için kaldırılmıştır.”
***
Bozkurt heykeli kaldırılınca ortalık toz duman oldu. Başkanın açıklamaları da fayda etmedi. Ardından da ülkücüler o kaldırılan heykeli yerine tekrar diktiler. Benzer bir olay Burdur’da da yaşanmıştı. 1973 yılında Cumhuriyetin 50. kuruluş yıldönümünde Mimar Sinan Üniversitesi’nden Orta Asya Sanatı Hocam Prof. Dr. Nejat Diyarbekirli’nin önerisiyle Burdur’daki meydana üzerinde Orhun Yazıtları'nın olduğu kaplumbağa kaideli anıtın da aralarında olduğu bir takım rölyefler ile Mete Han heykeli ve bozkurt heykeli yapılmıştı.
O bozkurt heykeline solcu gruplar tarafından 1977 yılında molotoflu saldırı düzenlenmişti. Saldırının ardından o bozkurt heykeli kaldırıldı. Diğerlerinin üzerine de 12 Eylül darbesinin olduğu dönemde çuval geçirilmişti. O bozkurt heykeli yıllar sonra bir hurdacıda ortaya çıkmıştı. 3 yıl önce 5 Aralık 2021 tarihinde o bozkurt heykeli tekrar yerine konuldu. O heykelin tekrar yerine konulmasını Nejat hoca göremedi. Kendisi 2017’de vefat etti. Nejat hoca o heykelin başına gelenlerden dolayı kahrolmuştu.
***
Nitekim bundan 22 yıl önce Ekim ayında o heykellerle ilgili bana bir açıklama yapmıştı. Nejat hocanın o anlattıkları Akşam Gazetesi’nin 27 Ekim 2002 Pazar günü yayınlanmıştı. O haberin küpürü halen duruyor. Nejat hoca kafatasçı bir adam değildi. Ömrünü Türk kültürüne ve sanatına adayan bir akademisyendi. Alparslan Türkeş’in de yakın arkadaşıydı. Birçok kez Süleyman Demirel ile Orta Asya’ya gitmişti. Hatta Orta Asya’ya gittiklerinde “Atla gittiniz, uçakla geldiniz, çekik gözlü gittiniz, çakır gözlü geldiniz” denilerek karşılandıklarını anlatmıştı.
***
Geçmişte Hakan Fidan’ın başkanlığını yaptığı TİKA’nın kuruluşuna da önderlik edenlerin başındaydı. Bozkurt’a yapılan saldırıyı Türk mitolojisine, kültürüne, tarihine saygısızlık olarak görüyordu. Öte yandan bugün Yunanlılara sorun. Hepsi de kendilerini bilimin ve sanatın atası kabul ederler. Yunan mitolojilerindeki hikayelerden de gurur duyarlar. Batı demokrasisinin Yunan uygarlığından ilham aldığını iddia ederler. Ya biz? Kendi kültürümüze, tarihimize neden yabancılık çekiyoruz? Türk mitolojisindeki Bozkurt’a niye tahammül edemiyoruz?
***
Türk Mitolojisi’ne, destanlarına sahip çıkılmasını neden şovenistlik görüyoruz? Siz hiç Yunan mitolojisinden gocunan Yunan gördünüz mü? Alanya meselesine gelince. Alanya özbeöz Türk’tür. O’nun isim babası da Atatürk’tür. Benim Mimar Sinan Üniversitesi’ndeki lisans tezimin konusu Alanya’daki Türk eserleriydi. O tezimde de yazmıştım. Deniz yoluyla Alanya’ya gelen Atatürk buraya hayran kalmıştı. Hatta Alanya’ya bir köşk yaptırmak istiyordu. Ama ömrü yetmedi. Atatürk Alanya’dan ilçenin yöneticileri kendisine bir telgraf çekip teşekkür etmişlerdi.
***
Telgrafta o tarihe kadar ilçenin fatihi Anadolu Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat’tan dolayı “Aladdin’in şehri” anlamına gelen “Alaiye” olan ilçenin adı yanlışlıkla “Alanya” olarak yazılmıştı. Alanya ismi Atatürk’ün dikkatini çekmişti. Çünkü Atatürk’ün aklına bundan 2 bin yıl kadar önce Kuzey Kafkasya’da yaşamış olan Alanlar gelir. Bazı kaynaklarda Türklerin atası olduğu iddia edilen “Alanlar ile Alanya’daki insanlar arasında bir ilişki olabilir mi” diye düşünmüştü Atatürk. Sonra da yanındaki Prof. Dr. Afet İnan’a “Burada Alan Türkleri yaşamış olabilir mi?” diye sorar. Afet İnan da “Olabilir” diye yanıt verince 1935 yılının Temmuz ayında Alaiye adı Alanya olarak değişmiştir. Alanya’nın hikayesi de budur.