Hatırlayacağınız giSbi hafta başında Kaş’ta hemşire F.C.’ye yaşatılan ve onun yaşadıklarını gündeme getirdik. Her satırı bir facia, her konusu bir aşağılık hareket! Yaşayan insan ama yaşatan insanlıktan nasibini almamış birisi.

Hayatımda bir haberden ve olaydan hiç bu kadar etkilenmemiştim. Hemşire hanımla ilgili haberin ve yazımın dışında ulaşmam gereken herkese ulaşıp konuyu dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım.

Dsf

Ben hemşire F.C.’nin yaşadıklarını Mehmet A.’nın yaptıklarını ve erkek egemen bir toplum olarak bir kadına sahip çıkamadığımı boğazım düğümlenerek anlattım. Sağ olsun AK Parti Milletvekili Mustafa Köse başta olmak üzere İl Sağlık Müdürü Prof. Dr. Behzat Özkan büyük bir duyarlık gösterdi.

Konun detayına girmeden bu olayla ilgili düşünceme aktaracağım. Haftanın son günü bir cumalık yazı olsun. Hemşire hanımın yaşadıklarını düşünce, Neyzen Teyfik’in, “Küfür dilin cilasıdır, lisanın tuzu biberidir” lafı aklıma geldi.

Övülecek, kutsanacak değildir ama kültürün, toprağın temel taşlarından biridir, yabancı dil öğrenirken önce o dilin küfürleri öğrenilmez mi. Yüz kızartıcıdır, nezaket, seviye dışıdır ama bazen lazım oluyor. Hele hele bu olay için!

Neyzen’in küfürleri kara mizahın en renkli satırları, mısralarıdır. “Sevmek kadar sövmek de lazım” der Neyzen. Bayanlı ortamlar dışında özgürce ifade biçimidir.

Şimdi tekrar dönelim F. C.’ye yaşatılan ve doğal gibi karşılanan olaylara. İnsanı hayvanlardan ayıran başlıca özellik olma durumu nerede kaldı? İşte F.C.’nin yaşadıkları karşısında bunu sormak lazım.

Hatta birde soruyu tersten soralım. Yaradılışı gereği tüm cinslerinin ortak özelliği olan yeme, içme, giyinme, yatma, kalkma vs özelliklerinin dışında ekstra üstün özellikleri nelerdir? dediğimizde sıralayabileceğimiz kaç özelliğimiz kaldı ki?

Kutsal kitabımızda “YARADILANLARIN EN FAZİLETLİSİ” diye bahsedilen insan, gerçekten şuan yaradılış gayesi ile ne kadar uyumlu ve gerçekten FAZİLET çizgisinde mi sorgulamak gerekir.

Ya da gerçekten faziletli huyları huy ve ahlak edinmiş insan sayısı acaba, hayvanlaşmaya meyilli insan sayısından çok daha fazla mı araştırmak lazım. Bu gidişatı değiştirmeye ne benim ne de benim gibi azınlığın gücü ve nefesinin yetmeyeceğini savunacak kadar da mevcudu kabullenmiş durumdalar ya, pes doğrusu pes.

Hani bir söz vardır; “İnsanları tanıdıkça, hayvanları daha çok sevmeye başladım” diye! Doğru mu söylenmiş yani. Ancak adam bildiğim ve adam geçinen çok insanlarla her türlü insani ortamda bulundum ve anladım ki, bence bazı insan görünümlü yaratıklar (F.C.’ye yaşattıklarını reva görenler) Kur’an-ı Kerim’deki FAZİLET sözcüğünü hiç hak etmiyorlar.

Üstelik bu sadece benim bir iddiam değil, toplumun büyük çoğunluğunun onayladığı bir gerçek. Peki, durumu tespitini yapıyoruz da neden sebep ve çözüm konularında bir türlü ortak karara varamıyoruz.
Lafın özü şu, “Biz insan olarak nasıl bu hallere geldik. İnsanlığımızdan nasıl çıktık” diye kendi kendimizi hatta çevremizdekileri sorgulamak gerekir.

Biz neden böyleyiz? Neden sürekli olarak yanlış ve hatalı şeyler yapıyoruz. Daha sonrada bunları haklı göstermek için çırpınıp duruyoruz.

Neden, dışarıda başkalarının karısına kızına bakıyoruz? Neden biz bir insana zulmü reva görüyoruz ve buna izin veriyoruz? Ama iş kendi ailemizden birine bakmaya gelince kıyameti koparıyoruz. İnsanların onur ve gururu ile oynamayı marifet sayar, iş kendimize gelince de mangalda kül bırakmayız öyle değil mi?

Ama lafa gelince de “FAZİLETLİ İNSANIZ” deriz öyle değil mi? Yok beyler. Biz erkek egemen toplumda ERKEK olarak FAZİLETİ hiçte hak etmiyoruz. İnanmayan F.C.’ye yaşatılan insanlık dışı olayları bir okusun.

Yoksa SURİYE’DEKİ işkence, taciz, tecavüzün dik alası yanı başımızda. Açın gözlerini, tıkamayın kulaklarını. Uzatın itilmiş, mağdur edilmiş insanlara. FAZİLETLİ olmak ancak böyle olur!

Çünkü, Kur’an-ı Kerim’de, “YARADILANLARIN EN FAZİLETLİSİ” olarak gerçek insanlar buyruluyor. Haydi geç değil. Gelen gerçek ve FAZİLETLİ İNSAN olalım!