Daha ne bekliyorsunuz?

Deprem geliyor.

Onlarca deprem uzmanı, ilim adamı “Deprem kapıda” diyor.

Uyarıyor.

“Elinizi çabuk tutun” diyor.

“Sonra geç kalırsınız” diyor.

Canlar depreme kurban edilmeden elinizi çabuk tutun.

Ha bugün ha yarın deprem olacakmış.

Eli kulağında imiş!

Kahramanmaraş depremini duymadınız mı?

Görmediniz mi?

11  il yerle bir oldu izlemediniz mi?

On binlerce insan öldü.

Yavrularına sarılmış öylece yıkılan evlerinin altından can veren anneleri görmediyseniz de duymadınız da mı?

Betonların altında kalarak pestil gibi ezilen insanları duymadınız mı?

Otuz, kırk, elli yıllık ve daha fazla yaşlarda olan betonarme binaların yıkıldığını görmediniz mi?

İzlemediniz mi?

On binlerce sakat kalan insanları görmediniz mi?

Daha ne bekliyorsunuz?

Bursa’da otuz beş bin civarında yenilenmesi gereken bina, ev, daire varken nasıl olur da sadece ve sadece bin ev veya kişi evlerinin yenilenmesini ister?

Nasıl olur da yalnız bin kişi dönüşüme “Evet” der?

Ya geriye kalan eski, yaşlı, çürük durumda olan ve fakat zar zor ayakta duran binalar ne olacak?

İçinde yaşayan insanların deprem korkusu yok mu?

“Deprem olsun evimizin içinde ölelim” mi diyorlar?

Şaşılacak şey!

Yapmayın, etmeyin.

O yıkıcı kıyamet sarsıntısı geldiği zaman yürekler ağza geliyor.

Zatürreye tutulmuş gibi binalar sarsıldıkça sarsılıyor ve bir anda yerle bir oluyor.

Kurtulma ihtimaliniz o kadar az ki.

Çünkü tavan başınıza geçiyor, duvarlar üstünüze çöküyor.

Kolonlar soba borusu gibi evin içine yıkılıyor sizi altına alıp öldürüyor.

Siz o deprem anını benim gibi yaşasaydınız bakalım hâlâ direnir miydiniz?

Yoksa koşa koşa mı giderdiniz dönüşüm için ilgili yerlere?

Yapmayın kardeşlerim!

Bir an evvel müracaatınızı yapın; çünkü sizler bizim için kıymetlisiniz.

Daha ne diyeyim, nasıl anlatayım deprem felaketini?