40 yıl düşünsem bayramı yolu bile olmayan deniz kenarındaki bakir bir koyda geçireceğim hiç aklıma gelmezdi. 50 yıldır yaşadığım Antalya’da halen benim gidip görmediğim çok sayıda yer var. Örneğin sadece denizden ulaşılabilen koylara hiç gitmemiştim. Bundan bir ay kadar önce Antalya’da 20 yıldır kum heykel festivalleri düzenleyen eski dostum Cem Karaca Kurban Bayramı’nda “mavi yolculuğa çıkalım” dedi. Hollanda’da yaşayan ortak arkadaşımız İlker Kale’yi de görüntülü olarak aradık. Kurban bayramında buluşup Antalya’ya yaklaşık 91 km mesafede yer alan Ceneviz Koyu’na gitmeye karar verdik. 


***
Sadece tekneyle ulaşımın yapılabildiği bu koyda kamp yapabilmek için arife günü sabah buluşup Cem’in aracıyla Kemer’e kadar gittik. Yanımıza çadırlarımızı ve kamp malzemelerini alıp Cem’in bir yakınına ait Kemer’deki tekneye 3 arkadaş binip denize açıldık. Hem İlker’in hem de Cem’in kaptanlık ehliyeti varmış. Tekneyi her ikisi de kullandı. Geze geze öğleden sonra Ceneviz Koyu’na ulaştık. Olimpos ile Adrasan arasında Musa Dağı’nın eteklerindeki açık denize bakan bu koy Beydağları Sahil Milli Parkı sınırları içerisinde yer alıyormuş. Birinci derece doğal sit alanı olan koya yamacındaki Cenevizlilerden kalma kale kalıntısından dolayı Porto Ceneviz Koyu adı verilmiş.


***
Bizden başkası yoktur sanıyorduk. Meğer bu koyu belki de en son keşfeden biz olmuşuz. Suyu akvaryum gibi masmavi olan bu koyda aylardır çadır kurup kalanlar varmış.  Bunların arasında 8 yıl İstanbul’da avukatlık yaptıktan sonra iki arkadaşıyla sırt çantalarına konservelerini doldurup geçen yazın sonlarında gelen 30’lu yaşlarda bir kadın avukat da var. Avukat hanım iş ortamının sinirini stresini burada atmış. Geçen yılın ekim ayından beri burada yaşıyorlarmış.
***
 “Çamaşırlarınızı nasıl yıkıyorsunuz” diye sordum. Elleriyle yıkıyorlarmış. Elektrik ihtiyaçlarını güneş panelleriyle karşılıyorlarmış. Su kuyudan. Ya da tekneyle Adrasan’a veya Olimpos’a gidip oradan alıp getireceksin. Ekmek ve diğer ihtiyaçlar için de öyle.  Biz yanımıza erzağımızı da alıp gittiğimiz için bu konuda bir sıkıntı yaşamadık. Koyda kalan balıkçılar da var. Geçmişte Kaleiçi Yat Limanı’nda kalan yani eskilerin tabiriyle iskelenin balıkçıları da kimi zaman koyda kalıyorlarmış. Koyun müdavimlerinden Balıkçı Yusuf Can ile Tevfik Kamun isimli iki genç de onlardan. Biri Antalya Kaleiçi’nden. Diğeri  Şarampol semtindeki Giritlilerden. Onlarla da sohbet ettik. Buraya kendi teknemiz olmasa nasıl gelebileceğimizi sordum. Olimpos’tan ya da Adrasan’daki teknelerin ücreti karşılığında koya gelmek isteyenleri getirip götürdüğünü söylediler. Hatta geçen yıldan beri koydaki çadırda kalan avukat da koya kiraladıkları bir tekneyle gelmişler.
***
Koyda kalıcı betondan bir inşaat yok. Ama çevreye dikilen palmiye ağaçları var. Prefabrik tuvalet filan da var. Sık sık sahil güvenlik ekipleri botla bölgede dolaşıyor. Denetim sıkı yani. Bir de gezi tekneleri var. Adrasan’dan ya da Antalya’dan tur düzenleyen gezi tekneleri burada mola veriyorlar. Trafik yoğun.  Ama çevrede en ufak bir çöp bile yok. Gelen çöpünü de alıp götürüyor. Bunu öğrenince çok mutlu oldum. Tur tekneleriyle gelenlerin çoğu Rus. Aralarında Antalya’ya yerleşen Ruslar da var. Biz kıyıda ilker’le sohbet ederken yanımıza Rus bir kızla babası geldi. Adam Ceneviz Koyu’nu çok beğenmiş. Buraya tekne olmadan nasıl gelebileceklerini sordu. Daha doğrusu Türkçe bilen kızına sordurttu. Biz de kendisine ulaşımın sadece deniz yoluyla yapılabildiğini anlattık. İsteyenleri parayla  getirip götürenler varmış diye söyledik. 
***
Rus kız Antalya’daki bir belediyede cimnastikçiymiş. Gezi tekneleriyle gelen Turistler maviyle yeşilin buluştuğu bu koyda yüzüp serinliyorlar. Koyun diğer tarafında açılan çukurları gördüm. Meğer toprak almak için bu çukurlar açılmış. Koyun müdavimlerinden Balıkçı Yusuf Can ile Tevfik Kamun isimli iki genç bu bölgedeki siyah renkli toprağın cilde iyi geldiğine inandığı için ziyaretçilerin kazıp götürdüğünü söyledi. Bu kara toprakla çamur banyosu yapılıyormuş.  
***
Akvaryum berraklığındaki turkuaz rengi suları ile nefes kesici güzellikte bir sahile sahip olan koyda hava kararınca çadırımızı kurup geceyi geçirdik. Deliksiz uyumuşum. Bizim çadırların 50 metre kadar uzağında aralarında genç kızların da olduğu bir grubun kaldığı birkaç çadır daha vardı. Gece o çadırlardan genç kızların çığlık sesleri gelmiş. Sonra ses kesilmiş. Muhtemelen çadırlarına böcek filan girmiş. 
***
Bölgede sivrisinek falan varmış ama bize gelmedi hiç. Ancak karasinekler fena ısırıyor. Yılan ve akrep varmış. Ama biz onlara da rastlamadık. Carettaların da üreme alanı olan bu koy Akdeniz Foku’nun da yaşam alanı. Bayramı o koyda karşıladık. Koyda cami de olmadığı için bayram namazı için camiye de gidemedik. Bu duruma sevgili kardeşim Cem çok üzüldü. O gezi biz üç kafadara çok iyi geldi.