Uygarlığa beşiklik eden Anadolu topraklarında, ülkemizde nereye kazsanız tarih fışkırıyor. Kazılardan çıkarılan eserler sayesinde yeni yeni bilgiler de öğreniyoruz. Bunu da araştırmacılara borçluyuz. Onlardan biri de hayatını Sümer uygarlığına adayan Muazzez İlmiye Çığ’dı. Geçtiğimiz hafta Muazzez İlmiye Çığ’ı 110 yaşında kaybettik. Kendisiyle Antalya’da 2009 yılının Aralık ayında tanışma imkânım olmuştu. O zamanlar 95 yaşındaydı. Noel Baba Barış Konseyi tarafından Antalya Kültür Merkezi Aspendos Salonu'nda ‘Barış Yolunda Evlilik’ konulu bir panel düzenlenmişti. Noel Baba Barış Konseyi Başkanı Muammer Karabulut’un yönettiği panele Muazzez İlmiye Çığ da katılmıştı. O panelde tanışmıştık kendisiyle. Hafızası yerindeydi. Adeta ayaklı kütüphane gibiydi. O toplantıda yaptığı konuşmada Sümerler’de kadınların birçok alanda erkeklerle eşit haklara sahip olduğunu anlatmıştı.
***
Çığ konuşmasında Sümer uygarlığından dinlerin de etkilendiğini iddia ederek bu konuda başörtüsünü örnek göstermişti. O yıllarda en popüler eserlerinden kabul edilen Kuran, İncil ve Tevrat’ın Sümer’deki Kökeni başlıklı kitabında başörtüsüyle ilgili anlattıklarından dolayı yargılanan Çığ, ilk duruşmada beraat etmişti. Neredeyse o yaşta hapse atılacaktı. Bizim gibi ülkelerde aydın olmak zordur. Ben de Mimar Sinan Üniversitesi’nde öğrenciyken mitolojilerdeki hikâyelerle kutsal kitaplarda anlatılanlar arasında benzerlikleri görünce çok şaşırmıştım. Milattan önce 4 bin ile 5 bin 500 yılları arasında hüküm süren Sümerliler, birçok icadın da sahibiydi. Bundan yaklaşık 5 bin 200 yıl kadar önce yazıyı bulan da onlardı. Halen Anadolu uygarlıklarının sırrı çözülebilmiş değil.
***
Bugün nelerin olup bittiğini anlayabilmek için tarihe ve geçmişteki uygarlıkları da bilmek gerekiyor. O nedenle arkeolojik kazılar büyük önem taşıyor. Kendim de arkeoloji ve sanat tarihi bölümü mezunu olduğum için yıllarca antik kentlerdeki kazıları ve restorasyon çalışmalarını takip ettim. İğneyle kuyu kazar gibi tarihe ışık tutan arkeologların ne zorluklar içinde çalıştığını çok iyi bilirim. Birçok kazının ödenek yetersizliğinden dolayı ilerleyemediğini gördüm. Bu süreçte yurdun dört bir yanında kaçak kazılarla tarihimizin nasıl yağmalandığına da üzülerek tanık olduk. Ama artık güzel ülkemde güzel işler de oluyor. Artık bu konuda Kültür ve Turizm Bakanlığı da önemli projelere imzasını atıyor.
***
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, “Geleceğe Miras Projesi” kapsamında bu yılın 9 aylık döneminde 2 binin üzerinde uzman, 3 binin üzerinde çalışanla 4 binin üzerinde arkeolojik buluntunun bilim dünyasına kazandırıldığını açıkladı. Yani müzelerimiz 4 bin yeni esere daha kavuşmuş. Öte yandan restorasyon çalışmalarıyla tarih de ayağa kaldırılıyor. Yıkık binalar tek tek restore ediliyor. Hatta antik çeşmelerden yeniden sular akıtılıyor. En güzel örneklerinden biri de Perge’de yaşandı. Her gittiğimde büyülendiğim Perge antik kentinde, Nehir tanrısı Kestros’un heykelinin olduğu çeşmeden suyun yeniden akıtılması... Perge’de Nehir tanrısının heykelinin olduğu çeşmeden akan su aynı zamanda terapi görevi de yapıyordu.
***
Daha önce de dile getirdim. Suyunu birbirine aktaran havuzlarla antik kentteki sütunlu caddenin baştan başa nasıl serinletildiğini, şehirlerimizi yöneten belediye başkanları gidip bir görsünler. Şehircilik nasılmış bir baksınlar. Şırıl şırıl akan su sesleriyle huzur bulan insanların sütunlu caddenin etrafında dükkanları nasıl planladıklarını incelesinler. Bundan 1900 yıl kadar önce Perge’yi imar eden dünyanın ilk kadın belediye başkanı Plancia Magna’dan ders alsınlar.