Damga (stigma) ilk kez Antik Yunan’da ahlaki açıdan kötü olduğu düşünülen normallik sınırları içerisinde kabul edilmeyen bireylerin, kölelerin, suçluların, hainlerin bedenlerine kazıdıkları ya da demirle dağladıkları işaretlerle kullanılmaya başlanmıştır. 
***
Ancak bakıldığında sadece ahlaki alanda değil sağlık alanında da damgalama yapıldığı görülmektedir. Toplumlar, geniş etkisi olabilen salgın hastalıklarda ve AIDS gibi bazı yıkıcı sonuçları olan hastalıklarda damgalama davranışında bulunmuşlardır. 
***
Bu durum ruhsal hastalıklar için de geçerlidir. Örneğin bazı ruhsal sorunlara; Tanrı’nın gazabına uğranmak, dini olarak cezalandırılmak ya da kötü ruhların musallat olması olarak tanımlamalar yapıldığı görülmektedir. Tarih boyunca kanser, tüberküloz, epilepsi, sifiliz, cüzzam gibi birçok hastalık damgalanmıştır. 
***
İlk çağlardan bu yana sağlık alanında ruhsal bozukluğu olan bireyler damgalama ve ayrımcılığa en fazla ve en uzun süre maruz kalan kesim olmuşlardır. Toplumun ruhsal bozukluklara ilişkin tutumu, hastaları “tehlikeli” ve “ne zaman ne yapacağı bilinmez kişiler” olarak algılamalarıyla ilişkilidir. 
***
İnsanlık tarihi boyunca ruhsal bozukluklar, hemen tüm toplumlarda bir hakaret ve küçümseme aracı olarak kullanılmıştır. Bir ruh sağlığı sorunu yaşıyor olmak birey için zaten oldukça zorlayıcı, yaşam kalitesini düşüren bir sorun iken, bir de diğerlerinin olumsuz bakış açısı, olumsuz etiketlemeleri yani damgalamaya maruz kalmak, birey için yaşadığı sorunu daha da zorlaştırmaktadır. 
***
Ruhsal hastalık öncesinde bireyin sahip olduğu bütün kimlik özellikleri, damgalayan toplum tarafından kaldırılır, sıklıkla yerine “lekeli bir kimlik” manasında “deli” damgası vurulur. Araştırmalar ruhsal hastalıklar ile ilgili olumsuz olay ve yorumlara maruz kalmanın olumsuz görüşler ile doğrudan ilişkili olduğunu belirtmektedir. 
***
Damgalanan ruhsal hastalığı olan birey ve aileleri tedavi tercihini yapmaktansa evde tecrit edilmeyi tercih eder hale gelmişlerdir. Bu nedenle var olan damgalama ile mücadele, hastalığa yönelik tedavinin kendisi kadar önemli olup, hasta ve ailelerin yaşam sürecini olumlu kılmaktadır.
***
Ruhsal hastalığa sahip olan birey, hastaneye şifa bulmaya gelmesine rağmen, toplum tarafından anormal ve sapkın davranışlar gösteren biri olarak algılanır. Bu damgalama, çevresindeki herkesin o kişiye karşı olan davranışlarını değiştirir. Bu da daha fazla sapkın davranış ortaya çıkartmaktadır. 
***
Örneğin, okul döneminde yanlış davranışlar gösteren bir çocuğa, suça eğilimli etiketi yapıştırıldığında, çocuk, suça daha fazla eğilimli hale gelecektir. Birey için suçlu olmaktan başka çaresi kalmadığında, koşullar onu suçlu olmaya sürüklemektedir.