Ramazan ayının kendine has özellikleri vardır. Ben çocukluğumdan beri böyle bildim böyle öğrendim. 11 ayın sultanı bu ay sanki bazı şehirlerde daha maneviyatla yaşanıyor veya bana öyle geliyor.

Öncelikle şunu belirtmemde fayda var. Ramazan kardeşlik, dayanışma ve paylaşma ayıdır. Geçici olarak yeme içmeden uzak kaldığımızda, yoksulun halini anlar, nimetlerin kadrini bilir ve Allah’a hakkıyla şükretmemiz gerektiğinin farkına varırız.

Ramazan, aynı zamanda kötü alışkanlıklara son verme, iyiden, güzelden yana yeni sayfalar açma fırsatıdır. Ramazan sayesinde hayırlı işlerde yarışır, iyiliğe yatırım yapar, kötü sözden ve amelden uzak dururuz.

Birlik, beraberlik ve kardeşlik duygularımızı gönülden hissederiz. Aramızdaki sevgi ve saygı bağları güçlenir. Bu ayda yapılan ibadetlerin, iyiliklerin, hayırların sevapları ve mükâfatları diğer aylara nazaran daha fazladır.

Oruç, sadece midemizi aç ve susuz bırakmak değildir. Oruç, aklımıza, ruhumuza ve bütün organlarımıza tutturulduğu zaman, gerçek anlamına kavuşur. İşte o zaman oruç, bedenimize sıhhat, gönlümüze sükûnet verir.

Ramazanda, kalbin orucu vardır. Kalbi karartan kin, nefret ve haset gibi tüm kötü duygulardan arınmaktır. Bir de dil orucu vardır. Yalandan, gıybetten, iftiradan, kötü ve kırıcı sözlerden uzak durmaktır. Hiç kimsenin şahsiyetine, onur ve haysiyetine dil uzatmamaktır.

Kulağın orucu ise, kötü ve çirkin sözleri dinlememektir. Duyduğu her şeyi araştırmadan doğru kabul etmemektir. Peygamber Efendimiz (S.A.V.) şöyle uyarmaktadır: “Yalanı ve işine yalan karıştırmayı terk etmediği sürece oruçlu kimsenin yemesini ve içmesini terk etmesine Allah’ın ihtiyacı yoktur.”

Aklın orucu ise Rabbimizin kudretini ve rahmetini tefekkür etmektir. İnsanı değersizleştiren her türlü kötü düşünceden uzak durmaktır. Dünyevi kaygıların, hırs ve ihtirasların esiri olmamaktır.

Tuttuğumuz oruç bizleri gıybet, yalan, dedikodu, boş ve lüzumsuz konuşmak gibi günahlardan uzak tutamıyorsa o bizi tutmuyor demektir. Çünkü böyle bir durumda yanımıza kalan, sadece açlık ve susuzluktan başka bir şey değildir. 

Peygamberimiz (S.A.V.) “Nice oruç tutanlar vardır ki oruçtan onlara kalan sadece açlık ve susuzluktur. Nice ibadet yapanlar varır ki yanlarına kalan yorgunluk ve uykusuzluktur.” şeklinde işaret etmiştir.

Ramazan ayı yorgun ve karışık zihinlerimizi dinlendirmek ve durulamak, paslanmış kalplerimizi cilalamak ve dumura uğramış kulluk bilincimizi tekrar canlandırmak için son derece önemli bir fırsat dilimidir.

Öyleyse geliniz dilimizi, kalbimizi, tefekkür dünyamızı ve bütün hayatımızı Ramazan’ın ve orucun getirdiği güzelliklerle buluşturalım.

Yıpranan gönül ve zihin dünyamızı tamir edelim. Oruçlarımızı şuurla tutalım. Yalnız midemize değil dilimize, elimize, gözümüze, gönlümüze velhasıl bütün uzuvlarımıza bizleri tüm kötülüklerden koruyan bir oruç tutturalım. Elbette nefsimizin ve bedenimizin zorlanacağı, yorulacağı anlar yaşayacağız. Fakat zahmetsiz rahmet olmaz ve sevgi fedakârlık ister.

Şimdi buraya kadar olması gerekenleri anlattım. Anlattım anlatmasına da yazımın başında zikrettiğim gibi Ramazan ayı hakikaten başka şehirlerde daha maneviyatla geçiyor.

Önceki akşam iftardan sonra kısa bir şehir turu atmak istedim. Sahilde turladım. Sanki Ramazan ayı değilcesine herkes zevk-i sefasında, masalar kadehlerle dolu. Evet herkes tuttuğu orucu kendisine tutar ve kimse kimseyi bu konuda zorlayamaz. Ancak oruç tutanların tutmayanlara gösterdiği saygı kadar, tutmayanların da tutanlara saygı göstermesi gerekmez mi?

Evet, sevgili dostlar: Maneviyatımızın çoğu zaman maddenin gölgesinde kaldığını üzüntüyle açık ve net olarak görüyoruz. Bazen mutluluğu, bencilce tüketmekte, oyun ve eğlencede saklı olduğunu düşünüyor, ona göre hareket ediyoruz. Hâlbuki asıl saadet ve mutluluğun, bedenin arzularından uzaklaşıp yegâne hakikat olan Cenab-ı Mevla’ya yaklaşmakta olduğunu unutmamamız gerekir.

İşte Ramazan ayı bu yüce hedefe ulaşmak için gerekli bedeni, mali ve ruhi amellerin fiiliyata geçirilebileceği müstesna bir vakit dilimidir. Ramazan ayı kaçırılmaz bir fırsattır. Aslında RAMAZAN AYININ FARKINDA OLUP buna göre hareket etsek, manevi değerlerimizi gözetsek sanırım Antalya’da da maneviyatı dolu dolu bir Ramazan yaşarız.