İlk başlarda rüyalar bilimsel temellerden uzak, büyücülük yaşantıları ya da geleceğe dair spekülasyon kaynağı olan gizemli yaşantılar olarak ele alınmasına karşın, son birkaç yüz yıldır fizyolojik ve psikolojik açıdan anlamlandırılabilen bir olgu haline gelmiştir.
***
Nörofizyolojik bağlantılarla açıklanmaya çalışılan rüyalar, ilk olarak Freud (1899/1996) tarafından psikolojik temele oturtulmuştur. Freud (1899/1996) rüyaları bilinçaltına giden bir yol olarak tanımlamıştır. Başka bir deyişle, Freud’a (1899/1996) göre rüyalar, gizil arzu ve güdülerin bilinçdışı süreçte kabul edilebilir açık içeriklere dönüştürülme sürecidir. Söz konusu süreç, arzu ve güdülerin simgeleştirme yoluyla sansürlenerek kabul edilebilir içeriklere dönüştürülmesidir (Geçtan, 2005).
***
Rüyaların içeriğini, günlük yaşamdan kalıntıları temsil eden sansürlenmemiş açık içerik ve simgeleştirme yoluyla sansürlenmiş gizil içerikler oluşturur. Freud, rüyaların zihinde yapılan bir takım işlemlemelerle oluştuğunu ve ilk işlemlemenin simgeleştirme olduğunu ifade etmektedir. Simgeleştirmenin amacı, bastırılan duygu ve düşüncelerin birey tarafından kabul edilebilir semboller yoluyla ortaya çıkmasını sağlamaktır.
***
Rüyalarda gerçekleştirilen bir diğer işlem ise yansıtmadır. Rüyanın yansıtma işlemi sayesinde kişi, kendi istek, dürtü, duygu ve düşüncelerini rüyalarında başka kişi ya da simgelerden kendisine yöneltiliyormuş gibi görür.
Freud’un öğrencisi Lacan da Freud’un rüya kuramına benzer açıklamalar getirmekle birlikte, rüyadaki her figürün rüya sahibinin ego özdeşimleri olduğuna vurgu yapar. Rüya yorumunda anahtarın, bu özdeşimleri açığa çıkarmak, ne olduklarını tanımlamak ve hangi bilinçdışı arzulara hizmet ettiğini açıkça ifade etmek olduğunu savunur.
***
Freud’a (1899/1996) göre rüyalar, gizil istek ve güdülerin bilinçdışı süreçte kabul edilebilir açık içeriklere dönüştürülmesiyle enerji boşalımı sağlar ve telafi edici işlev taşır. İçsel ve dışsal uyarıcıların aşırı yüklenmesini engelleyen bir filtre görevi görür; işlenecek bilgiyi öncelik sırasına koyan ve ayıklayan seçici bir süzgeç işlevi görür (Wegner, 1996). Ayrıca rüyaların duygu düzenleme ile ilişkili olduğundan söz edilmektedir. Bu işlev, REM evresinde duygusal işlemleme sürecinde önemli rol oynayan amigdalanın, diğer beyin bölgelerinin aksine aktiviteye devam etmesi ile açıklanmaktadır (Wilkenson, 2006).
Rüyaların işlevleri ile ilgili son olarak, bilinç ile bilinçdışı ve uyku ile uyanıklık arasında bariyer görevi görerek psikoza ve bazı psikopatolojilere karşı koruyucu işlevinden de söz edilmektedir (Groststein, 2009). Rüyaların temalarının evrensel içerikler olduğu yönünde inanışlar olsa da aslında rüya içerikleri, rüya gören bireye özgüdür.
***
Rüyaların içerikleri, kişinin uyanık yaşantılarından kesitler sunuyor olsa da yaşanılan sorunların ya da başa çıkmaya çalışılan duygu durumunun ipuçlarını içermektedir. Mesela kabuslar ve tekrar eden rüyalar gibi olumsuz ve tehdit edici rüyaların düşük psikolojik iyilik hali, nevroz, kaygı, depresyon, genel psikopatoloji ve stres ile ilişkili olduğu ifade edilmektedir.