Pazartesi günkü yazımda ‘İNSANI HASTA EDEN İMAR PLANI TADİLATI’ başlığı ile bir yazıyı kaleme almıştım. Hani şu Bayındır Mahallesi’nde yer alan ve herkesin çöp-moloz döktüğü 20 bin metrekarelik alan. Malum burası Başkent Üniversitesi Vakfı’na ait. Antalya’da eğitime dair bir tek hizmeti dahi olmayan amma hastaneler zinciri kurup para kazanma derdinde olan Özel Başkent Üniversitesi Hastanesi!


Hatırladınız mı? Sözde şehri her manayla koruduğunu iddia eden ancak katledilmesi için elinden geleni yapan Antalya Şehir Plancıları Odası Başkanı ve Akdeniz Planlama Bürosu’nun sahibi Funda Yörük’ün hazırladığı ve Muratpaşa Belediye Meclisi tarafından onaylanan imar planı tadilatı (cinayeti).
Sırf kendi emelleri uğruna Başkent Üniversitesi Vakfı’na ÖZEL HASTANE yapması için yapılan KIYAK! Belki ilk görünüşte yasal amma işin tabanı ALİ CENGİZ OYUNU ile dolu. Sözde sağlık turizmine hizmet vereceği iddia edilen 400 yataklı hastane için hazırlanan ve emsali 1’den 1.50’ye yükselten ancak iddialara göre 1,5X1.8 ile çarpılarak 2.52 emsale çıkartılması hedeflenen imar plan değişikliği.


Şu çarpım tablosu ile ortaya çıkacak devası bina yoğunluğunu gözünüzün önünde canlandırın. O bölgede oturduğunuzu düşünün. Nefes alamayacak duruma gelince önce siz sonra çevreniz hasta olacak. Dolayısı bende hasta ocağım bu imar planı cinayeti nedeniyle.
Ben böyle tek başıma “HASTA OLDUM” derken bu olay başkalarını da çoktan hasta etmiş. Bilenler bilir Cemal Altan’ı. Harita mühendisidir kendisi. O da benim gibi bu köyün çobanıdır ve her şeye sahip çıkar. Memleket sevdalısıdır. Benim yazımın altına yorum yapmış. Elçiye zeval olmaz mantığı ile aynen aktarmakta fayda görüyorum. Çünkü bu olayın geçmişini tek tek anlatmış sevgili Cemal Altan.


“Sayın Okumamış, güzel bir atasözümüz vardır; “Atı alan Üsküdar’ı geçti” diye. Bunu neden mi yazdım. Anlatayım. Bahse konu yer ve çevresi Antalya orman arazisi idi.
Zamanında İHALE ile satışa çıkartıldı. Komple imar planı olan ama imar uygulaması yapılmadığı için kadastral parsel olarak geçiyordu ve iki kadastral parselde orman teşkilatına ait iki adet bina vardı.
Ön tarafındaki kadastral parsel de vakıflara ait gecekondularca işgal edilmiş vaziyette idi. Orman Bölge Müdürlüğü bu sahadaki tüm parsellerini İHALE ile satışa çıkardı. İhalede Başkent Hastanesi HAZIRLAMIŞ olduğu plana göre kadastral parselleri, diğer parselleri de şahıslar aldı. 
Hal böyle iken ve mevcut imar planı 1 emsal var iken diğer alanlar uygulama dışı bırakılarak Muratpaşa Belediyesi’nce kuruma özel sadece Başkent Hastanesi için yüzde 31 zayiatla mevcut planı yok sayarak yeni bir tadilata 1 emsal özel imar ve uygulamasını yaptı.
Yani bu özel plan ile Başkent Hastanesine yüzde 14’lük bir imkan tanıdılar. Şu anda şahıslara ait geri kalan alanda ise zayiat yüzde 45’i buluyor ve uygulama yapılamıyor.
Sizin paylaşımınızdan anladığım aynı özel yere bir tadilat daha yapılmış. Demek ki daha fazla inşaat İZNİ istiyorlar. Vatana millete hayırlı olsun. 
Sayın başkanlara sormak lazım; “Şahıslara ait kalan yerler neden imar uygulamasını yapamıyor?” diye.” Yani geçmiş geleceğin aynası olmuş Bayındır Mahallesi’nde yapılan bu imar cinayeti ve kıyağının. Tabi Mimarlar Odası Antalya Şubesi’nin açtığı davanın sonucunu beklemek lazım.
Şayet adalet bu dünyada bu cinayete onay verecek olursa iş mahşere kalacak. Asıl o cinayete teşvik edip onay veren Muratpaşa Belediye Meclis Üyeleri ile 14 sayfalık infaz fermanı gibi imar plan tadilatı notunu hazırlayan Antalya Şehir Plancıları Odası Başkanı ve Akdeniz Planlama Bürosu’nun sahibi Funda Yörük işte o zaman hesabı verebilir mi veremez mi bilemem.
Amma tek bildiğim bir şey varsa o da ilahi adalet!
-------------------
DEVEYE SORMUŞLAR!
Deveye “Boynun eğri” demişler, “Nerem doğru ki?” demiş! Hayatımızın her alanında bir çok işimiz maalesef böyle. Bir doğru yapsak üç yanlış yapıyor ve o doğruyu da götürüyor.
Buna benzer bir fotoğraf geldi bana. Muratpaşa Belediyesi tarafından işletilen ve Mavi Bayrağı ile övünülen Erenkuş Plajı. Tıpkı DEVE-BOYUN meselesi gibi olmuş.
Plaj zaten kayalıkların dibinde. Allah esirgesin üç Kulhu bir Elham ile plajdan faydalanıyor insanlar. Tepelerine kaya düşmesin diye salavat getiriyorlar sürekli.


Belediye denize girecekleri düşünüp iki tarafa merdiven yaptırmış. Hani birinden inilsin diğerinden çıkılsın gibi. Vallahi mühendislik harikası! Gibi desem de inanmayın!
Öylesine dik yapmış ki. İnmek ayrı bir dert çıkmak başka bir dert. Zaten geçen gün vatandaşın birinin ayağı kayıp cumburlop denize düşmüş. Şükür bir yeri kırılmamış.
Yahu düşünün şimdi burayı inip çıkarken bir dalga vursa insanlar ne hale gelir? Belediyede hiç mi mühendis yoktu? Hadi yoktu diyelim. Bir Karadenizli çalışanınıza sorsaydınız o size nasıl yapılacağı vallahi de billahi de çok iyi tarif ederdir.
Yani anlayacağınız hiçbir işi adam akıllı yapmıyoruz vesselam.