Pandemi dönemi ile hayatımıza girenler de oldu, çıkanlar da.

İyi mi oldu, kötü mü?

Orası hayata bakış açısı ile ilgili.

Mesela hazır yemek.

Aç telefonu, söyle canının çektiğini, gelsin yiyecekler.

Sıcak sıcak ye.

Evde yapılmış gibi.

Çarşıya pazara gitmeye gerek yok.

Hem tehlikeli de...

Ya covid bulaşırsa!

İyisi mi aç bilgisayarı.

Bak alternatiflere.

Beğen.

Aç telefonu, ver siparişi.

Üç gün sonra elinde.

Yemek siparişi en geç yirmi dakikada kapında.

Gözünü seveyim teknolojinin.

Evde otur; ye, iç, giy, dolaş...

Ne lüzumu var riske girmenin.

Pandemi dönemi alışkanlıkları bitmedi.

Aksine yaygınlaştı.

Ne çarşı pazar...

Ne market market...

Ne mağaza mağaza gezmek var.

Her şey elinin altında.

Ticari alışveriş yapmak.

İnternet üzerinden sipariş vermek.

Cep telefonu ile uzun uzun sohbet etmek.

Hepsi şu bir iki yıl öncesinin getirdikleri.

"Motokurye" denen ulaşım hizmetleri de çıktı ortaya o dönem.

Kazası belası oluyor ama bayağı işe yaradı.

Ismarla gelsin.

Yemeden içmeye...

Giyimden elektronik eşyaya dek her şeyi sipariş vermeye başladık ya.

Kargo hizmeti oldukça iyi iş yapar oldu.

Tabi ki bir de "Mesafe korumak" var.

Yiğitsen fazla yaklaş.

Hemen ikaz geliyor.

"Biraz geride durun"

..Ve derken "Maske"!

Her yerde hayatımızda.

Hastanelerden camilere...

Toplu taşımalardan asansörlere dek artık hayatımızın bir parçası.

Bunlar hayatımıza girenler.

Bir de çıkanlar var.

Kucaklaşma.

Sarılıp öpüşme.

Koklaşma.

El sıkışma, tokalaşma.

..Ve en önemlisi "Misafir" kabul etme veya misafirliğe gitme.

Ortadan kalktı gibi.

Hayatımızdan ha çıktı ha çıkacak.

Pek de öyle eskisi gibi gidip gelme yok.

Oysa bunlar bizi biz yapan değerlerimizdi.

Ama maalesef, gözle görülemeyecek kadar minik bir mikrop hayatımızda öyle değişkenlikler yarattı ki...