Kendimizi kaybettik...

Değerlerimizi hiçe sayar olduk.

En büyük değerimiz para oldu.

Onsuz yapamıyoruz.

Onu fazla fazla kazanmak için...

Elde etmek için...

Biriktirmek için...

Bol bol, dilediğimizce harcamak için en mübarek...

En kıymetli...

En değerli...

En şerefli...

En mukaddes...

En onurlu değerlerimizi hiç sayar olduk.

Yanlış yapıyoruz.

Yanlışa yürüyoruz.

Yanlışlarla kucak kucağayız.

Dilimiz yalan söyler oldu.

Aklımız dalavereye çalışır oldu.

Dürüstlüğü kaybettik.

Korkaklaştık.

Ürkekleştik.

Varlık cesaretimizi yitirdik.

Dinî değerlerimizi umursamaz olduk.

Millî hasletlerimizi terk ettik.

Milletimize has medeniyetimizi, batıya özenip unuttuk.

Aile varlığımızı koruyamaz olduk.

Oğlumuz bir yanda kızımız diğer yanda.

Yabancıyız birbirimize.

Evimiz otel ve lokantaya dönüştü.

Komşuluk bitti.

Kapılar kapalı; hatta birkaç kilitli.

Akrabalar uzak.

Mahalleli yabancı.

İş arkadaşlığı gündelik.

Giyim kuşam aynada görmek için.

Dünyalık kazancı en önde.

Ahiretlik hiçbir şey yapılmıyor.

Yapanlar dindar.

Yapmayanlar "Allah affeder..."

Ya affetmezse?

Çalmak, çırpmak sıradan

Soymak, dolandırmak olağan.

Olanın olmayana borcu var sayılır oldu.

Ne cennet öne çıkıyor ne cehennem.

Varsa yoksa dünya.

Oysa hepsi geçici.

Ömür kurşun hızında geçiyor.

Kurşunlamak yiğitlik sanılıyor.

İman sıradanlık.

İmansızlık yaşamın neşesi olmuş.

Ölüm ciddiye alınmıyor.

Uzun uyku gibi görülüyor.

O kadar kendimizi kaybettik.

Dünya öne çıktı.

Ahiret yokmuş gibi yaşanılıyor.

Oysaki biz insanız.

İnsana yakışır bir hayatımız olmalı.

Allah'a ve Resulüne iman etmiş samimi bir Müslüman olarak yaşamalıyız.

Çok geç olmadan bunun farkına varmalıyız.

Gayretimiz dünyayı değil, ahireti kazanmak olmalı.

Bize bu yakışır!