Sevgili okur; Bu seçimde neler öğrendik?

1-    Vatandaş nasıl ayrıştırılır? Vatan nasıl satılır?

2-    İlke nedir, ne değildir, nerede kullanılır, nerede hiç kullanılmaz?

3-    Milliyetçilik kavramı genel bir ifade midir, sadece 6 okun bir tanesi midir? Kimi, kimleri kapsar?

4-    Sandık nedir? Sandıkta ne yapılır?

5-    Lider kimdir? Nasıl olunur?

6-    Yalan nedir? Kaç çeşittir? Nasıl söylenirse etkili olur? Kimler söyleyebilir?

7-    Doğru nedir? Doğru var mıdır? Varsa nasıl öğrenilir?

8-    Doğru ve yalan arasındaki fark nedir? Nasıl ayırt edilir?

9-    Nasıl yön değiştirilir? Ortak mutabakat nasıl yapılmaz?

10-  Fikir nedir?  Kimlerde bulunur?

Daha fazlası var da, şimdilik bu kadarını yazalım.

Peki, bu öğrendiklerimizle ne yapmalı?

1-    İlke kelimesini Türkçe sözlükten çıkarmalıyız.

2-    Milliyetçilik kavramını sıfırdan yazmalı

3-    Atatürk kullanımını kalıplara oturtmalı, o kalıpların dışın çıkılmasına, hereksin ağzında kendi meşrebine göre sakız olmasına engel olmalıyız.

4-    Demokrasi tanımını yeniden yapmalı, yok yapamıyorsak, onu da çıkarmalıyız lügattan

5-    Terör diyerek neyi ve kimi işaret ettiğimizi, gerekirse öznesiyle birlikte en açık haliyle yayınlamalıyız.

6-    Diktatör kimdir, nasıl olunur, nasıl olunmaz maddeler altında tekrar incelemeliyiz.

7-    Dava kavramını yeni baştan ifade etmeliyiz.

8-    Vatan sevgisi aşılama çalışmalarına hızla başlamalıyız

9-    Acilen ‘insaniyet bakanlığı’ kurmalı, ilk olarak yalan söylememe eğitiminden başlamalıyız

Çünkü bu seçim sürecinde terör, terörist, ilke, milliyet, vatan, millet, doğru, yanlış, hak, hukuk hepsi birbirine girdi.

Dün ‘PKK terör örgütüdür, yerlerinde yoklar, dağa çıkmışlardır’ diyenler,  bugün, üstü örtülü terör örgütü mücadelesi laflarıyla, romantik örgütle aynı masadalar.

Özerkliğe şiddetle karşı olanlar, ‘terörle müzakere değil mücadele edilecektir’ maddesiyle işin içinden kolayca çıktılar.

Daha PKK ‘ya terör örgütü diyemeyen daha doğrusu bir diyen bir diyemeyenler, terör örgütü tanımını her gün değiştirenler, sümen altı yaptıkları masa ortaklarının, bangır bangır bağırdıkları desteği sözüm ona duymazdan geliyor ama yan cebe çaktırmadan atmayı da ihmal etmiyorlar. Rahatsız zaten olmuyorlar.

Düşünün, HDP yi ve Zafer Partisi’ni bir araya getiren hırs, bu millete neler yapmaz?

Merak ediyorum?

Bu Erdoğan, nasıl bir diktatörmüş ki, hala seçimle başa gelmeye çalışıyor.

Bu nasıl diktatörlük? Göz göre göre karşısındakilerin FETÖ, PKK, HDP ile kurduğu ortaklığın nasıl bel altı olduğunu bile bile kendini hükmen galip etmiyor?

Bu nasıl diktatörlük ki dünyaya sandığa en yüksek katılımla demokrasi dersi veriyor.

Bu nasıl diktatörlük ki şehir şehir, ilçe ilçe, durmadan dinlenmeden vatandaşının ayağına gidiyor?

Bu nasıl diktatörlük ki söylenen yalanların, karşısındaki kumpasın farkında ve tek bir hamleyle hepsini susturabilecek gücü olduğu halde, demokrasiye adalete, hak ve hukuka sığınıyor?

Nasıl bir korku, nefret, düşmanlık, nasıl bir hesap ki bu tüm dünya geliyorsunuz bir kişinin üstüne?

Bu kadar mı korkuyorsunuz, Türkiye yüzyılından?

Cumhuriyetin 100. yılında, yeniden yazılacak güçlü Türkiye hikâyesinden?

………..

Korkmakta haklısınız!!!