Ağırlaşan ekonomik şartlar altında vatandaş, borç sarmalında yuvarlanıyor.

Paranın artan maliyeti, borcunu ödemek isteyeni ve zorunda olanı yüksek faizli yeni bir borç çukuruna çekiyor.

Dar gelirli grup adeta bankalara çalışıyor.

Barınma, beslenme, eğitime, sağlıklı yaşam gibi ihtiyaçlar ancak gelecekten çalınarak karşılayabiliyor.

Gıdadan tasarruf yapma eğilimi yaygınlık kazanıyor.

Fırsat ekonomisi, tasarruf, birikim ve yatırım yetkinliği olmayanı söğüşlüyor.

Mal ve hizmetlere peş peşe gelen zam yağmuru vatandaşın cebinde yeni gedikler açarken kiralar dizginlenemiyor.

Ev sahibi olma ise hayalden öte ütopya kıvamına yükseliyor.

Vatandaş, bu sıkı kementlere daha ne kadar katlanır bilinmez.

Zengini daha da zenginleştiren, yoksulu daha da yoksullaştıran bu günlere neden geldiğimizin izahı vatandaşa yapılmak zorunda.

Bu konuda izahat yapamayan hiçbir siyasi aktörün yerelden genele kabul görmesi mümkün değil artık.

Vatandaşın canına tak ettiğini her eyleminde görüyoruz.

Öyle vazgeçmiş ki ‘battı balık yan gider’ cinsinden bir kopuş yaşıyor.

Güven duvarını yıkan, aidiyet duygusunu alt üst eden bu çöküşün bedelini vatandaş yeterince ödedi.

Daha fazla bu küfeyi taşıyabileceğini görmüyor, düşünmüyorum.

İktidarı ve muhalefetiyle siyaset kurumu toplumsal felaketi en azından bu noktadan daha derinlere sürüklenmemesi için durdurmanın yollarını bulmalı.

Ama yapmacık, gündelik çözümlerle değil. Gerçekçi ve kalıcı adımlarla…

Yani hem ekonomik krizden ve vatandaşın geçim darlığından dem vurup Paris’te poz verilmemeli.

Aynı şekilde iktidar da muhalefetin bu yapmacık tutumuna benzer eylemlerinden arınmak zorunda.

Tartışmaya mahal bırakmayacak ölçüde sadeleşmeyi görmeliyiz.

Yoksa kimse kusura bakmasın, vatandaş hem çalışacak hem üretecek hem de mahrum kalacak ama birileri sefa sürecek!

Emin olunuz ki vatandaşın bu çelişkilere tahammülü kalmadı.

Sokakta kimle konuşsak veryansın halinde…

Haksız mı?

Bu sesi duymak mecburiyetindeyiz. Özellikle maaşları eriyen emekli ve asgari ücretlinin halkı serzenişlerine kulak vermeliyiz.

Ara zam yok denildi. Maaşa olmayan ara zam her kaleme yağmur oldu yağdı.

Vatandaş, şöyle diyor: ‘Yahu önümüz kış, doğal gazı ne yapacağız?’Yaz ayından kışın doğal gazını düşünen vatandaşın haline acınacak mı çare mi bulunacak?

Orasını da yönetenler düşünsün.Ya bir ay ya iki ay daha dayanır. Sonrası kaynayan yağ fokurdar o zaman ne kaymak kalır ne tabaka…

Saygıyla…