Ne vakit insan olmayı becereceğiz, ne vakit insan gibi yaşamayı öğreneceğiz? İsimler ve olaylar üzerinden yazımı devam ettirmek istemiyorum çünkü artık yaşanılmış her vahim olay midemi bulandırıyor.  
Öldürülen çocuklar, tecavüz edilen bebekler... Ne utanç verici bir cümle değil mi? Kulaklarımı tırmalamakla kalmıyor ciğerimi yakıyor.  
***
İnsanoğlunun dünyaya ilk geldiği annesinden doğduğu günü düşünecek olursak aslında hepimiz savunmaya muhtaç masum birer canlı olarak açıyoruz dünyaya gözlerimizi. 
Yıllar geçtikçe de bebeklikten, çocukluğa, çocukluktan ergenliğe, ergenlikten orta yaş ve ileri yaş olarak yaş almaya devam ediyoruz. Peki bu sıralamanın hangisinde ne oluyor da masumiyetimizi kaybedip zamanla birer canavara dönüşüyoruz?  
***
Yaşadığım topraklarda kendi kanımız canımızdan insanların vermiş oldukları zararlara aklım almıyor.  Bu vahşice olayların yaşanılıyor olmasına tahammül edemiyorum. Midem bulanıyor, tiksiniyor ve içim dışım öfkeyle doluyor.  
***
Bir insan kalbinde kaç ton ağırlığında kötülük taşıyabilir ki? Duyduğumuz her bir vahşet bir öncekini gölgede bırakır cinsten. İnsanları bu kötü olaylara alıştırıyor olmaları, normalleştiriyor olmaları şuursuz bir eylem.  
***
Kötülükten beslenen, ruhu katran karası olmuş, vicdanı kurumuş insanlarla çevrilmiş etrafımız. En yakınımızdan geliyor en büyük kötülükler... Asla yapmaz diyeceğimiz insanlar tarafından sırtımıza hançer yiyoruz. Kötü olmanın bir sınırı yok mu sahiden? 
***
Kötülük sınırsız mı? Kötü olan bir insana daha önce iyiliği dokunan bir Allah’ın kulu olmamış mıdır da iyiliğin güzelliğini görmezden gelip kötülüğü tüm hücrelerinde yaşayarak karşı tarafa bile isteyen zarar verebiliyor ben bunu anlayamıyorum! 
***
Yaşamdan soğudum bu günlerde hiçbir şeyden zevk almıyorum. Yok yere öldürülen çocuklar aklıma geldikçe insan olmaktan utanıyorum. Nefes alıp vermek zül geliyor bana.  
Ruhu, benliği kötülükle beslenen cani insanlar Türkiye halkına öyle bir dert bıraktılar ki, derdimizin ne dermanı var ne de derdimizi satabileceğimiz bir ilacımız var. Peki bundan sonra yeni vakaların yaşanmaması için neler yapılmalı? 
***
İnsanların kötü kalplerini yerinden söküp iyi bir kalp mi nakil yapalım? Bunun zaten olmayacağını bildiğimize göre ne gibi çözümler olmalı? Aslında bu sorunun yanıtı çok basit.  
Adalet yerini öyle bir bulacak ki bundan sonra hiç kimse değil bir insana karıncaya bile zarar vermeyi aklının ucundan geçirmeyecek. Cezaların artırılması gerekiyor. 
***
Vahşice, acımasızca gözünü kırpmadan bir başka insana zarar veren, hayatını zindana çeviren, yaşamını elinden alan her kim ise ona hak ettiğinin on katı ceza verilmeli! Bence adalet o zaman yerini bulacak. Yitip giden küçücük bedenlerin kanı yerde kalmamalı...  
SON SÖZ
İnsanlığın yeniden doğması, insanlığın temiz bir nefes alması için; çiçeklerimizin canını solduran her caninin sonu gerekli merciler tarafından itinayla yazılıp kalemi kırılmalı...