Strateji ve Bütçe Başkanlığı, 2024-2028 yıllarını kapsayan 12’nci Kalkınma Planı’nı kamuoyuyla paylaştı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, plana ilişkin paylaşımında 5 ana eksene işaret etti:

1- Nitelikli insan, güçlü aile, sağlıklı toplum.

2- İstikrarlı büyüme, güçlü ekonomi.

3- Yeşil ve dijital dönüşümle rekabetçi üretim.

4- Afetlere dirençli yaşam alanları, sürdürülebilir çevre.

5- Adaleti esas alan demokratik iyi yönetişim.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, açıklamasının devamında hedefleri sıraladı:

Ortalama yüzde 5 oranında istikrarlı ve dengeli bir büyüme hedefliyoruz.

2028 yılında 1 trilyon 589 milyar dolar millî gelire, 17 bin 554 dolar kişi başına gelire ulaşmayı amaçlıyoruz.

Yılda ortalama yüzde 3 istihdam artışı sağlayarak dönem sonunda işsizliği yüzde 7,5 düzeyine indirmeyi öngörüyoruz.

Mal ihracatını 375 milyar dolara yükselterek, turizm gelirlerinde 100 milyar dolar seviyesine çıkarak cari işlemler açığını sıfıra yakın bir seviyeye düşürmeyi amaçlıyoruz.

Enflasyonu kalıcı olarak tek haneli rakamlara indirmeyi, 2028 yılı sonunda yüzde 4,7’ye geriletmeyi hedefliyoruz.

***

Bu açıklama sonrası hızla planı edinip inceleme ve taramaya başladım.

Özellikle dünkü ‘Al birini vur ötekine’ başlıklı yazının son bölümünde vurguladığım insana yatırım bahsinden hareketle planın ilk ana ekseninde “Nitelikli insan, güçlü aile, sağlıklı toplum” olmasına sevindim.

Plan bu konuda şunu diyor:

Kalkınma Planının ‘Nitelikli İnsan, Güçlü Aile, Sağlıklı Toplum’ ekseninde; insan odaklı, kapsayıcı bir kalkınma yaklaşımı benimsenerek dayanıklı bir aile ve toplum yapısı ile milli ve insani değerleri haiz, eğitimli, kültürlü, üretken ve sağlıklı nesillerin geleceğe taşınması amaçlanmaktadır. Bu doğrultuda bireylerin bilgi ve becerilerini artırarak niteliğini geliştirecek, ailenin korunması ve güçlenmesini sağlayacak, kimsenin dışarıda ve geride bırakılmadığı, refahın adil bir şekilde paylaşıldığı, birlik, beraberlik ve dayanışma ruhunun hâkim olduğu, huzurlu ve sağlıklı bir toplumsal yapının tesis edilmesi yönünde politika ve tedbirler belirlenmiştir.

Peki, nedir o politika ve tedbirler?

Mesela ‘Eğitim’ başlığında sıra numarasıyla şöyle adımlar var:

661.2. Kaliteli okul öncesi eğitime erişimi kolaylaştırmak üzere ekonomik ve sosyal gelişmişlikdüzeyleri dikkate alınarak öncelikli bölge ve ailelerin ihtiyaçları için farklı modeller üzerindeçalışmalar yürütülecektir.

Planda okul öncesine yönelik ihtiyacın farkında olunması sevindirici… Mevcut durumda bu ihtiyacın yoğunluklu bir şekilde özel sektör maharetiyle karşılandığı düşünülürse kamu nasıl bir rol üstlenecek? Merak ediyorum doğrusu. Çünkü çalışan ebeveynler çocuklarını mesai saatlerine uymadığı için bırakın okul öncesine ilkokula dahi veremiyorken kamu nasıl farklı modeller geliştirecek?

663. Öğrenciler arasındaki başarı farkı ile okullar arasındaki nitelik farkı azaltılacak, tümokullarda nitelikli ve kapsayıcı eğitim hizmet sunumu sağlanacak, bu amaçla insan kaynağınınniteliği artırılacak ve eğitim sürecinin önemli bir parçası olan ailelerin bu kapsamda daha fazlakatkı sağlamalarına yönelik eğitim faaliyetleri yaygınlaştırılacaktır.

Piyasalaşma hegemonyası altındaki eğitimde bu gerçekten de biraz iddialı değil mi? Diye soracağız ama aslında plan kendi cevaplarını veriyor.

Bakınız:

664. Kaliteli eğitime erişimde fırsat eşitliği sağlanacaktır.

Bu, bir diğer anlamıyla kaliteli eğitimde fırsat eşitsizliğinin ikrarıdır.

Bu noktada sormalıyız:Kaliteli eğitim sunamadığımız çocuklara borçlu değil miyiz?

Eğitimde eşitlik sunamadığımız çocuklara yaşama atılma anlarında bir eşitleme sağlamamız gerekmez mi?

Günün kentli nüfus yoğunluğuna bakıp eğitime erişimde sorunların aşıldığını düşünmek yanılgı olur.

Zira eğitime erişimde fırsat eşitliğinin önündeki en büyük engellerden biri halen yoksulluktur. Kırsalda ya da kentte olmak bu nedeni ortadan kaldırmıyor.

Dolayısıyla öncelikli mücadele alanı yoksulluk olmalıdır. Ki kentte eğitimli sayılan büyük bir kesim çocuklarına kaliteli bir eğitim sunabilmek için yoksul kalma pahasına fedakârlıkzaruriyeti içerisindedir.

663’te belirtilen okullar arasındaki nitelik farkı, kapanması yıllar alacak düzeyde büyüktür. Devlet okulları arasında bir nitelik farkı olduğu gibi bugün artık özel okullar arasında da yüksek düzeyli bir nitelik farkı vardır ki bunu belirleyen ne yazık ki fiyat olmaktadır.

Eğitime fiyat biçmeyi ilkel addeden bir toplum hayali kurmak güç mü?

Yine ‘Eğitim’ başlığında şu maddeleri çok yerinde buldum.

682.6. Açık öğretim sistemindeki programlar sektörel ihtiyaçlar çerçevesinde gözden geçirilerek açık öğretimin yükseköğretim sistemi içindeki ağırlığı azaltılacaktır.

Bu adımın acilen atılması gerekiyor. Üniversite sıralarında dirsek çürüten, maddi bir külfet altına girerek diploma sahibi olanlar ile neredeyse keyfi denecek derecede basit bir düzeyden diploma çıkaranları eşitlemek büyük bir adaletsizliktir.

Hem kamuda hem de özel sektörde açık öğretim diplomalarının işlevsellik anlamında olması ve kazanması gereken nitelik tam da aşağıdaki maddede gösterildiği çerçeve ile sınırlanmalıdır:

682.7. Açık öğretim yetişkin eğitimi ve hayat boyu öğrenme odaklı olarak yeniden yapılandırılacaktır.

Planda da yer verildiği üzere hayat boyu öğrenmeye katılım oranının yüzde 8 düzeyinde olduğu kabulünden hareketle bu maddenin doğru bir adım olacağını düşünüyorum.

Üniversite eğitimine ilişkin bir başka madde şöyle deniyor:

684. Üniversite öğrencilerinin ve mezunlarının mesleki yetkinlikleri artırılacaktır.

Bunun için kontenjanları düşürmekle başlamalısınız. Her ile üniversite atılımını kıymetli buluyorum. Ancak bu üniversitelerin, kuruldukları bölgenin şartlarına göre dizaynı gerekmektedir.

Bunun yanında gençlere ‘meslek hakkı’ güvencesi verilmelidir. Bu ne demek?

İnsan kaynağını verimli kullanmak demek!

Yani?

Gıda mühendisini, su ürünleri mühendisini, ziraat mühendisini, veteriner hekimi alıp bekçi yapmak yerine onlara kamuda meslekleriyle ilgili alan açmaktır.

Diplomasına göre iş vermediğimiz gençleri, KPSS puanına göre bir yere atayıp eğitimini aldığı meslekle alakasız alanlarda heba etmemektir.

Meslek alanı dışına çıkma sınırlanmalı ve şartları yeniden belirlenmelidir.Belki en başında çocuklara meslek seçiminde yol gösterici olmak gerekir…

Saygılarımla…