Bugün günlerden cuma. Mümkün olduğunca haftayı siyaset ve günlük tartışmalardan çok hayat üzerine yazarak noktalamayı seviyorum. Zaten bir haftadır boğuştuğum hastalığı hala üzerimden atamadım. Evet, hayatta birçok işlerle meşgul oluruz. İnsanlarla alışverişimiz olur. Ticaret yaparız, kız alır veririz. Yani dünür oluruz. Ailelerimiz genişler. Akraba sayımız artar.
Sonra? Askere gider asker oluruz. Evlenir karı veya koca oluruz. Çocuğumuz olunca, baba veya anne oluruz. Eeeh! Varsa ömür torunumuz olunca, dede oluruz. Sanayiye gider çırak oluruz, usta oluruz. Arabanın direksiyonuna geçer şoför oluruz. Dairede amir oluruz, memur oluruz, işçi oluruz. Siyasete atılır, milletvekili oluruz. Bakan hatta Cumhurbaşkanı bile oluruz.


Yani uzatmayayım. Herkes boyu posu, cürmü endamı, şekli şemalı ne olursa olsun, toplum içinde bir makamı, yeri ve değeri vardır arkadaş. Bana göre değersiz insan yoktur. Olsa olsa değerini bilmeyen veya kullanamayan tembel insan vardır. Yoksa her insan değerlidir. Atalarımız ne demiş; “At ölür izi kalır yiğit ölür şanı kalır” diye. Ama birçoğumuz hırsımız, kinimiz ve şahsi meselelerimiz için değerli insanları ve yapılan iyi işleri görmemezlikten geliriz. Geldiğimiz yerleri unuturuz.
Benim sizlere önerim; yaşadığınız hayatın, soluduğunuz havanın kıymetini iyi bilin. Yoksa iş işten geçmiş olur ama son pişmanlık fayda etmez. İnanmayan Andızlı’ya bir bakıversin! Binlerce gece bitiyor, akıl ölümün idrakine varsa diyorum insan kötü olamaz. Kötülük yapamaz yarın öleceğini bilse. Yapamaz, birilerini kıramaz ya birkaç saat ömrü kalan biri. 
Yaşamı bu şekilde gören neden kırsın ki çevresindekileri? Neden yapsın ki kötülükleri? Ama biz insan olarak nasıl bir yaratığız ki kötülük yapmakta üstümüze yok. Etrafımızdakilerin kıymetini bilmek yerine onların açığını yakalamak için kıvır kıvır kıvranmakta da üstümüze yoktur. 
Aslında en iyisi geçmişi unutmaktır. Unutmanın birtakım zararları olduğunu bir yana bırakıp yararları üzerinde durmak istiyorum. Unutmak, insanoğluna verilmiş en büyük nimetlerden biridir. Unutmak olmasaydı, hatırlamak olmazdı. Hatırlamanın varlığını unutmaya borçluyuz. Unutmadan hatırlama olmaz.  Unutma gibi bir özelliğimiz olmasaydı, sahip olduğumuz nimetlerin varlığını hatırlayamazdık. Unutma sayesinde insan olduğumuzun farkına varırız. Unutmayan, insan değildir. Çünkü insan unutur.
Unutmak olmasaydı, başkaları için kendimizi unutamazdık. Başkaları için kendimizi unutmak, insan olarak ulaşabileceğimiz en yüksek derecelerden biridir. Bu dereceye yükselebilenler, başarılarını unutmaya borçludurlar.
“Başkaları için kendinizi unutun; o zaman sizi de hatırlayacaklardır” der Dostoyevski. Çünkü insan için ölümsüz olmanın en kalıcı yolu budur. O halde unutulmak istemeyen insanlar, unutmak zorundadırlar.


Aslında sevmekten başka çaremiz yoktur. Yeter ki sevmeye gayret edelim. Fakat biz bunu bir türlü beceremiyoruz çoğu zaman. Veya işimize öyle geliyor.
Sevmekten, sevilmekten yoksun insan, hayatın tüm güzelliklerinden de yoksundur. Hem bu dünyada hem de ahirette mutlulukları yakalayamaz. Bir şeyler elinden kayıp gider. Çünkü bir kalpte sevgi yoksa merhamet ve iyi niyet de yoktur. Zaten bunlar olmayınca sevilmeyi de beklemek pek doğru olmaz. Bir insan için de en büyük kayıp da bu olsa gerek. 
Kimi insanlar vardır; hem sever, hem sevilir.  Ama bunu söylemek kendisi için de karşı taraf için de çok zordur. Sadece hal ve hareketlerle belli edilir sevgi. Ama esas olan kalptekini dile taşımaktır. İşte o zaman hayatımızdan bazı kimseler yitip gidince arkalarından “KEŞKE” diyecek bir durumumuz olmaz.
Sevgi ilk önce fedakarlık gerektirir. Kendi zevkimizden rahatımızdan fedakarlık yaparak sevmek çok yücedir. Evet, sevgili dostlar; işte hayat hep böyledir. Sevgiyle ve sağlıkla kalın, kötülük yapmayın, insan kıymetini iyi bilin. İyi hafta sonları şimdiden.