Siyaset, etimolojik olarak seyis kökünden türemiş Arapça bir kelimedir.

Teoride bilim dalı olan siyaset, bugünkü pratiğinde ‘at tımarı’ değil de nedir? Bu yönden kökeniyle organik bir rabıta içerisinde olduğu söylenebilir.

Kendi doğasına bırakıldığında yılkı sayılabilecek toplumu, ıslaha sürüklemektir siyaset.

Toplumla birlikte sürüklenene siyaset demek hatalı olur. Zira yılkı bazen dörtnala uçuruma koşabilir.

Öyleyse siyaset sürükleyen veya hedef tayin edendir!

Bu önermelerle Türk siyasetine bakıldığında ne görülür?

***

Güçlü ekonomilerde girişimcilik faaliyeti yaygın bir zemin bulur.

Bilimde, teknolojide, dijitalleşmede, endüstride, tarımda, hizmette, sanatta, kültürde ve hatta düşüncede bile girişimcilik ekosistemi vardır.

Her ekosistem alanını genişletmek için bir diğeriyle yarışırken hem yatırımcı çeker hem de küresel ölçekte geleceğe yön veren girişimler çıkarır.

Özellikle son 50 yılda bu tanımlamayı sayısız örnekle somutlaştırmak ve hayatımızı olumlu/olumsuz etkileyen birçok yeniliğin bu ekosistemlerin ürünü olduğunu ispatlamak mümkündür.

Peki, Türkiye’de girişimcilik nerededir?

***

Hiç şüphesiz Türk müteşebbisi, yeryüzünün en cesur ve çözüm odaklı karakterine sahiptir.

Bu bir paradoks gibi görünebilir ama bilinmeli ki ekonomimizin güçlü yanı da kırılganlığı da müteşebbisimizin karakteri kaynaklıdır.

Belki bu kırılganlıkta bir nebze siyasi nedenler bulunabilir fakat çoğu zaman bunun konjonktürel sebepleri de olduğu söylenmelidir.

İşte bu noktada çözüm olması bir başka deyişle sürüklemesi beklenen siyasetin, neden olma durumuna düşmesi veya sorunla sürüklenmesi tartışılmalıdır.

Ne yazık ki bu tartışmalı hal, siyasetin çözüm rolünü pekiştirmekten öte siyaset sorununu sorunsala yani çözümsüzlüğe itmiş ve onu neden haline dönüştürmüştür.

‘Neden siyaset’ tümcesi, siyasetin neden yapıldığından ziyade siyasetin birçok olayın nedenselliğinde yer tuttuğunu tariflerken bize ‘çözüm’ rolü açısından da ipuçları verir.

Öyleyse çözüm nedir?

***

Ne yazık ki toplumun ekserisinin ‘çözüm’ modeli, hep bireysel kurtuluşu tarifliyor.

Toplumcu ve ileriye matuf aktarımcı bir çözüm modelinin geliştirilemediği palyatif ve sınırlı iyileşmenin ferahlık sanıldığı büyük bir yanılgı sarmalındayız.

‘Kayırma’ eğiliminin yaygın bir kanaat kabulüne dönüştüğü gerçekliğinden hareketle siyaset-toplum ile siyaset-birey ilişkisini birbirinden ayırmanın güçleştiğine şahit oluyoruz.

Siyasetle kurulan ilişkide hem bireysel hem de oligarşik yönelimin ‘ikbal’ temelli olduğu ve toplumsal olanın istismarı üzerine kurulduğunu deneyimliyoruz.

Netice itibarıyla hem siyaset alanının hem de girişimciliğin doğasına aykırı bir şekilde ‘siyasal girişimcilik’ faaliyetine rastlıyoruz.

Fakat ne acı ki siyasal girişimcilik, gelişmiş ekonomilerde görülen ekosistemlerin ürünü olan girişimcilikten negatif anlamda ayrışmakta ‘yaratıcı yıkım’ niteliğinin çok uzağında ‘yıpratıcı yıkım’ çıktıları üretmektedir.

Parçası olduğu ekosistemi geliştiren ve iyileştiren siyaset mümkün mü?

***

Örneğin son dönemde Türk siyasetinin yaşadığı ayrışma ve bölünmeler, bu bahsi anlaşılır kılmaya yetmektedir.

İnorganik koşullamalarla türeyen yeni yeni oluşumların zaman içinde yaşadığı savrulmalar ve her çarpışmadan sonra açılan yeni cepheler, bir kişi veya bir ekibin ikbaline odaklanmış siyasal girişimcilik faaliyetinin dışavurumudur.

Siyasi istikrarsızlık dönemlerinde büyük krizler ve sorunlarla boğuşan ülkemizin bugünlerdeki sorunlarının kaynaklığında ise siyasi tutarsızlık ve ilkesizlik yatmaktadır.

Hangi amaca, hangi yoldan, hangi güçle ve hangi güce hizmet ettiği belli olmayan kişi ve kurumların giderek artması, düşündürücüdür.

Elbette siyaset boşluk kabul etmemekte ancak ‘katılımcılık’ esasını bile dejenere edecek düzeyde her kafadan bir ses çıkar halde sığ ve yankıdan ibaret bir siyaset tarzına bir noktada dur denilmelidir.

Çok sesli ve aktörlü siyaset arayışının toplumu sürüklediği yer neresidir? Bu soruyla vurgumuz elbette tek sesliliğe değil nitelikli sesedir!

Mesela son yıllarda seçmenin milliyetçi eğilimi belirgin bir şekilde sandığa yansımışken sağda hemen her yıl asılan yeni tabelaların kaynağı nedir? Tabela dernekçiliğinin tabela siyasetçiliğine dönüşmesinin nedeni, ikbalini siyasette arama tutumu mudur?

Sürüklenen değil sürükleyen siyasete saygıyla…