Dün eski mesai arkadaşım gazeteci dostum Talip Yümsel bir mesaj atarak okumamı istedi. X’te Tuncer Şengöz hesabından yazılmış Antalya hakkında ifadeler vardı. Dikkatimi çekti.

Makine mühendisi olmasına rağmen ekonomi analizleri yapan Şengöz, Antalya tatili esnasında hepimizin mustarip olduğu sıkıntıları birebir yaşamış. Şengöz, Antalya-Alanya yolundaki trafik çilesi, motosiklet terörü ve betonlaşma ile ilgili çok güzel bir analiz yapmış. O kadar sade dille anlatmış ki sıkıntıları. Ben de sizlerle paylaşmak istedim.

Gelin hep birlikte Tuncer Şengöz’ü bile çileden çıkaran sorunların analizini okuyalım. “Bugün 12 sene aradan sonra Antalya-Alanya yolunu ilk kez arabayla geçtim. Gözlemlerim:

* Turizm başkenti dediğimiz Antalya’yı Side ve Alanya’ya bağlayan yol iki şerit, bozuk ve aşırı kalabalık. Yaklaşık 140 kilometrelik yolu 2,5 saatte kat edebildik.

* Antalya’dan başlayarak Aksu, Serik, Manavgat, Alanya, Gazipaşa tıpkı İstanbul gibi tamamen betona kesmiş, dev bir megapol olmuş. Neredeyse beton dökülmemiş yer ve kır kalmamış.

* Takip mesafesi, sinyal, şerit değiştirme gibi konularda kurallara uyan neredeyse hiç yok. Daha kötüsü trafik ışıklarına da uymayan çok fazla araç gördüm.

* Alanya kent merkezi ve çevre yolunun İstanbul’un herhangi bir ilçesinden farkı kalmamış. Trafik yoğunluğu, İstanbul’daki köprü trafiğinden hallice.

* Korkunç bir motosiklet kaosu ve terörü var. Motosiklet kullananların trafikte yarattığı tehlikeler bir yana, sabahlara kadar motor öttürerek korkunç bir gürültü kirliliği yaratıyorlar. Huzur içinde oturmak, uyumak imkansız.

* Bu kadar yoğun yerleşimi karşılayacak doğal kaynak yok. En geç beş sene içinde aşırı sıcaklarla beraber su sorunu öldürücü sonuçlar yaratmaya başlar.

* Her santimetrekaresine beton dökülmüş, her köşesinde sizi kazıklamak için bekleyen karanlık bakışlı adamların cirit attığı, sürücülerin hiçbir kurala uymadığı, motosikletli apaçilerin sabahlara kadar motor öttürüp aşırı rahatsızlık verdiği, en kötüsü de kimsenin çüş demediği bir coğrafyada yerli ya da yabancı turizm olmaz.

* Türkiye’de turizm balonlaşmış ve benim görebildiğim kadarıyla çöküyor. Türkiye’nin tarih turizmi dışında Batı Avrupalı turistler için hiçbir cazibesi kalmamış. Bir süre Rus ve Ukraynalılarla idare ettik. Onlar da hevesini aldıktan sonra belki son turu Araplarla atarız. Sonrası karanlık.”

Sevgili Şahingöz’ün Antalya hakkındaki bu analizinize katılmayacak bir fert göremiyorum. Her satırı doğru ve altına imza atılacak türden. Ancak bir tatilci bile birkaç günde çileden çıkıp böyle bir feryadı dile getiriyorsa şehirde daimi yaşayan bizler ne yapacağız?

Tuncay Bey tatil dönüşündeki Antalya analizinin altına şöyle de bir not düşmüş, “Turizm sektörünün çökmekte olduğunu görmek için bu işin uzmanı olmaya gerek yok. Yukarıda sıraladığım sorunlar nedeniyle daha huzurlu bir tatil için son yıllarda tercih ettiğim İzmir/Selçuk da aynı durumda. 3-4 sene önce ucuz, sakin, huzurlu ve otantik bir ilçe olan Selçuk, bu yaz tanınmaz haldeydi. Korkunç bir trafik yoğunluğu, araç trafiğine kapalı yerlerde yayaların arasından vızır vızır geçen motosikletler, müthiş bir ses kirliliği, kuralsızlık, “yerlilere” ve “yazlıkçılara” farklı tarifeler uygulayan esnafı ile Selçuk da aynı yolun yolcusu.”

Demek ki ‘Üzüm üzüme baka baka kararır’ atasözü her alanda geçerliymiş. Bu analizdeki Antalya-Alanya yolu umarım otoyol projesi ile ortadan kalkar. Lakin diğer meselelerin çözümü çok ama çok zor gibi görünüyor.

------------------

LAF EBELİĞİNİ BIRAKIN

Bir süreden beri Antalya’nın vitrin ilçesi Muratpaşa’nın Belediye Başkanı Ümit Uysal hakkında yazıyorum. Biliyorum kabak tadı verdi amma yağmur gibi şikayet geliyor. Başkan Uysal kendi ilçesinin sorunlarını bırakıp İstanbul ve Ankara’da televizyon televizyon gezip ülke sorunlarını anlatmaya devam ediyor. CHP Genel Başkan Adayı oldu ya! Bundan sonrası tufan.

Hani CHP’li Belediyeler okulların temizlik işine talip oldu ya. Sırf gösteriş ve algı olduğu besbelli. Dün Kaleiçi’ndeki çöp yığınlarını fotoğrafları ile gündeme getirince Muratpaşa’nın çirkin yüzünü gösteren fotoğrafları gönderenler oldu.

Kimisi Yeşilbahçe’den, kimisi Şirinyalı’dan, kimisi de Kışla Mahallesi’nden. Özellikle çöp konteynerlerinin olduğu noktalardan. Resmen pislik yuvasına dönmüş hepsi. Hele hele o yeraltı konteynerlerinin üstü tam bir mikrop yuvası.

Bir okurum, “LAF EBELİĞİNİ BIRAKSINLAR” diyerek, “Sağda solda dolaşacağına önce kendi kapısının önünü süpürüp temizlesin” diye de not düşmüş gönderdiği fotoğraflara.

Bak Sayın Ümit Uysal; bunları ben değil senin sevgili komşuların söylüyor. Umarım dikkate alırsın! Tabi televizyonlardan vakit bulursan.