Başlıktaki isimlerin yer aldığı gündeme dair yazıp yazmama üzerine çok uzun süre düşündüm.

Başlangıçta söyleyeyim: Youtube’daki Yer6 adlı kanalın abonesi değilim. Hiçbir videosunu izlemedim. Adı geçen kişilerin ise hiçbirini tanımıyorum ve videoları seyretmedim.

Sosyal medyada kesitler halinde karşıma çıktığında izlemeden geçtim. Mezkûr kişiler sorulduğunda ‘bilmiyorum’ yanıtını verdim.

Halen de tanımıyorum, bilmiyorum ve yayınlarını izlemedim.

‘Madem izlemedin, madem tanımıyor ve bilmiyorsun neden yazıyorsun?’ diyebilirsiniz.

Bu noktada mantıklı gelen sorunuza aşağıdaki satırlarla yanıt vermiş olacağım.

Kıymetli okur, ülkemizde kitlenin zihni yıllarca ana akım medyada yayınlanan türlü maymunluklarla meşgul edildi.

Toplum uzunca bir süre ‘düşünme’ eyleminden mahrum bırakılacak derecede uyuşturuldu.

TV’lerde öyle dejenere yayınlar yapıldı ki ‘eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürme’ yöntemi vahim sonuçlar doğurdu. Hemen herkesin hafızasında bununla ilgili bir örnek vardır.

Sonrasında internetle birlikte gelen sosyal medya da toplumsal kabuktaki çürümeyi içeriye taşıdı.

Tiktok, Twitter, Youtube, Facebook, İnstagram ve benzeri platformlarda öyle rezil olaylar ve örneklere şahit olduk ki ‘artık bu noktadan dönüş yok’ kanaati yerleşik hale geldi.

Toplumun ‘düşünce’, ‘fikir’, ‘mantık’, ‘felsefe’, ‘edebiyat’, ‘kültür, ‘sanat’ ile kopan bağları, yıllarca cinselliğe, zenginlik hırsına, bencillik ve kibir tatminlerine, maddeciliğe, gündelik heves ve arzulara, zevk unsurlarına angaje edildi.

Haliyle birey de kitlenin çoğunluğu da bu yeni bağlar için savaşım haline evrildi. Ne yazık ki medya da kitlenin bu yeni yönüne ayak uydurarak yozlaşmayı derinleştirdi.

İşte bu noktada ‘Yer6’ adlı kanalda yapılan yayınların oluşturduğu kitlesel etkiyi, bireysel hayatımda tanıdıklarımın bana yönelttiği ‘…hakkında ne düşünüyorsun?’ sorusunun çokluğuna indirgeyerek görebiliyorum.

Milyonlarca kişinin izlediği videolar, hemen her platformda ve en önemlisi de sokakta tartışılır seviyeye geldi.

Gençlerin toplumun sinir uçlarına dokunan konulara girmelerini bir cüret, cesaret veya yetkinlik olarak yorumlayamam çünkü kimin ne konuştuğunu bilmiyorum.

Kitlenin dikkatini celp etmek adına mı böyle bir içerik hazırlandı emin değilim.

Ama gördüğüm bir gerçek var o da şu: Bu videolar, toplumun büyük çoğunluğunu oluşturan bilmeyenler açısından eksiklikleriyle yüzleşme oldu.

Yani gündelik hayatında büyük mesaiyi dejenere içeriklere ayıran, okumayan, araştırmayan ve sorgulamayan milyonlarca kişinin zihninde, ‘din’, ‘düşünce’, ‘fikir’, ‘mantık’, ‘felsefe’, ‘kültür’ ve ‘sanat’ için bir soru işareti canlandı.

Mezkûr gençler, konuştuklarıyla toplumda eleştirilse, düşmanlaştırılsa veya şeytanlaştırılsa da temelde toplumun ‘düşünce’ alanına çekilmesi açısından önemli bir iş başardı.

Bu nedenle söz konusu yayınlar ve aktörleri yargının ve siyasetin konusu ve muhatabı olmamalı… Hele ki Ramazan Hoca örneğinde olduğu gibi bir caniliğin hedefi haline asla getirilmemeli…

Toplumsal ilerleme açısından temel gereksinimimiz olan okuma alışkanlığının pekişmesi, araştırma, sorgulama, düşünme ve hayat boyu öğrenme farkındalığı ile mümkün.

Bu gençler, taraf ayırmaksızın, görünürde tartışmalı konulara girerek tepki çekse de esasında ‘düşünme’ sürecine hizmet ederek soylu bir iş başardı. Takdiri hak ediyorlar. Her ne kadar yayınlara ilişkin tartışmalar ‘mesane yarışı’ seviyesinde ilerlese de…

Videolarını izlemeden bu gençlerin, toplum nazarında ‘düşünce’ için bir temsil oluşturduğunu anlayabiliyoruz.

Dışarıda uyuşturucu, alkol, bahis ve kumar bağımlılığının derin bataklığına saplanmış yüz binlerce genç varken bu gençlerin ‘düşünce’ adına mücadelesini değerli görmemek mümkün mü?

Dışarıda hırsızlık, fuhuş, gasp, çetecilik, dolandırıcılık ve cinayet şebekelerinin ağına düşmüş binlerce genç varken bu gençlerin ‘düşünce’ için açtığı alanı yargılamak mümkün mü?

Aksine daha fazla kitleselleşmesi gerek. Okuyan, araştıran, sorgulayan ve düşünen insanların, iş konuşma sorumluluğunu üstlenmeye geldiğinde cahilden daha cesur olması şart.

Böyle gençlerin sayısı artmalı. Gençlerimiz, felsefe konuşabilmeli. Gençlerimiz, mantık üzerine tartışmalı. Gençlerimiz, araştırmacı ve sorgulayıcı olmalı.

Dolayısıyla adı geçen gençlerin yayınları daha fazla kitleselleşmeli. Toplumda ‘düşünme’ eylemi açısından farkındalık sahası genişletilmeli. Gençler açısından rol model alternatifleri çeşitlenmeli…

Yani yalnızca topçu, yalnızca popçu değil gençler, fikir insanlarını da hayatları için örnek almalı, alabilmeli… Bunun yolu da işte içinde bulunduğumuz şartlarda benzer örnekleri artırmaktan geçiyor.

Bitirirken bir kehanette bulunarak aklınıza gelecek ‘yahu madem o kadar önemli, neden izlemiyorsun?’ sorusuna yanıt vereyim.

Ben, Platon’cuyum.

Bilerek konuşan ve düşünce üretenlere saygıyla…