Dün Manavgat’ta filmlerde konu olacak bir olay yaşandı. A.D. isimli bir kadının “Evde soyuldum” ihbarı polisi ayağa kaldırdı. Polisler adrese gidince ortalık feryat figan. Bir çocuk annesi kadının iki gözü iki çeşme, kendini yerden yere atıyor, baygınlık geçiriyor. Evin içi darmadağın, döküm saçım. Manzara soygun yapılmış bir evi gösteriyor.
Kadının yaptığı ihbarda; evde 1.5 yaşındaki kızıyla birlikteyken kapının çaldığını, kendisini kargocu olarak tanıtan kişinin kapıyı açar açmaz darp etmeye başladığını, başını duvara çarptığını, çocuğunu kaçırmakla tehdit etmesi üzerine altınların yerini söylemek zorunda kaldığını iddia ediyor.

İlk etapta bakınca her şey kadının anlattığı gibi. Lakin bizim polis öyle pat diye heyecan yapmaz. Kameralar incelenince kadının tarifine uyan bir Allah’ın kuluna yani soyguncuya rastlanmıyor. Sonrasında ise polis hiçbir şey olmamış gibi kadını önce sağlık muayenesi için ambulansla hastaneye gönderiyor ve tedavi bitince doğruca polis merkezine götürüyor. İfade alacaklar.
İşte bu sırada kadın insafa mı, yoksa imana mı geliyor bilinmez dili çözülüveriyor; “20 bin liralık kredi kartı borcumdan kocamın haberi yoktu. Bu nedenle böyle bir yola başvurdum” itirafında bulunuyor. 
Şimdi yukarıda yazdıklarımı okudunuz. Filmlere konu olacak bir senaryo… İnanın bir anda böyle bir senaryo yazmak şeytanın bile aklına zar zor gelir. Hani amiyane tabirle şöyle bir hikâye vardır. Önce kadınlarımızdan özür dilerim. Çünkü bu sadece hikâye ve ötesi yok.
“Evet hikayeye göre, “Ve kadın ölür. Cehenneme gider. Şeytan kadını görünce ayağa kalkar, önünü ilikler, hoş geldin üstat der! ” Bu kadıncağızın yaptığına inanın şeytan bile şaşar ama polisimiz şaşmaz.
Yahu sen kredi kartından harcama yaparken bunları ödeyeceğin hiç mi aklına gelmedi? Hani bizde bir atasözü var, “Ayağını yorganına göre uzat” diye varsa paran harcarsın. Tabi bizim milletimiz bunu bilir ama işine gelmez. Bol keseden harcar. 
İşte tam bu hikâyeye de denk gelen, “Bıldır yediği hurmalar, gün gelir seni tırmalar” -orijinalini TDK kaldırdığı için yazamadım- diye bir atasözümüz var. Yaptığın her yanlışın gün gelir hesabını vereceğin anlamına gelir bu deyiş…
Abe kardeşim. Bunu böyle yapacağına eşine veya en yakın aile büyüğüne anlatsan senin derdine mutlak biri derman olacaktır. Ne gereği vardı böyle bir senaryoya yazmaya, ortalığı ayağa kaldırmaya? Eeee bizim insanımız maalesef böyle. 
Bak şimdi sokağa çıkacak yüzün kalmayacak. Hadi geçelim bunu, eşinin yüzüne nasıl bakacaksın ve o sarstığın güveni geri nasıl kazanacaksın? Aman siz siz olun böyle şeytanın bile aklına gelmeyecek senaryolar üretmeyin. Aksi halde sonuç böyle bir nahoş hadise oluveriyor. Bilmem anlatabildim mi?
------------------
BİZ ZİNHAR ADAM OLMAYIZ
Aslında “Biz zinhar adam olmayız” diyenlerden değildim amma bana tükürdüğümü yalattılar. Bu öyle düz bir vatandaş değil. Koskoca Muratpaşa Belediyesi! 
Buradan ve LİDER Gazete’nin manşetinden defalarca Erenkuş Plajı’nın bitişiğinde kaya parçalarının düştüğü plaj, geçtiğimiz aylarda demir çitlerle kapatılarak kapısına kilit vurulmuştu.


Olması gereken yapıldı. Çünkü daha önceki yıllarda kaya düşmesi sonucu bir kişi yaşamını yitirmişti. Kayalar yine düşmeye başladığı için kapatılan plaj, gelen talep üzerine tekrar açılmış. 
Kapısına  “Bu alana geçmek tehlikeli ve yasaktır” tabelası takılmış. Tehlike göz ardı edilip kilitli kapıları açmak kimin aklına geldiyse? Şimdi orada vatandaşlar güneşlenerek denize giriyor. 


İnşallah olumsuz bir durum yaşanmaz. Şayet tam aksi olursa bunun hesabını kimse veremez. Bu Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal olsa bile.
Eyyy Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal Efendi, Komşularının canı sana emanet değil mi? Böyle komşuluk olur mu? İnan bir kişinin başına bir şey gelse sorumlusu sen olursun. Haberin ola!