Bugün 8 Mart… Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Aslına bakarsanız, bir gün ile geçiştirmek akla yatkın değil, mantığa ise sığmıyor. İnsani boyuttan bakacak olursak, kabul edilemez. Hiç sevgi bir günle sınırlandırılır mı? Gün, saat, dakika, saniye bile aklından çıkmamalı benim anlayışıma göre.

***

Neyse, konumuza dönecek olursak… "Dünya Emekçi Kadınlar Günü" nereden çıkmış diye geçmişten günümüze anlatılanları incelediğimizde, karşımıza çıkan en önemli hikâye şöyle: 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, Amerika'da 1857 yılında kadın işçilerin dayatılan sisteme karşı başlattıkları grevin, 120 kadın işçinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanmasına dayanıyor. 1910 yılından itibaren de "Dünya Emekçi Kadın Hakları Günü" olarak kutlanıyor.

***

Her ne kadar günümüzde bazı marjinal gruplar bunu çeşitli bahanelerle sulandırsa da, bazıları bu günü bahane ederek vandallık yapsa da, öyle ya da böyle en azından bir gün de olsa birilerinin aklına gelebiliyor kadınların da hakkının olduğu. Fakat ne garip değil mi? 1910 yılından bu yana kutlanması… Sanki öncesinde kadınların hakkı yok muydu? Öncesinde kadınların hakları verilmiyor muydu? Elbette veriliyordu, ama ben bu tür günleri özelleştirmenin altında hep bir sebep ararım.

***

Neden? Sen seviyorsan, değer veriyorsan 364 gün kadın hakkı yok da sadece bir gün mü var Allah aşkına! Ne insanlığım ne de inanışım bunu kabul edebilir. O yüzden sadece bir günü "Kadın Hakları Günü" olarak kabul edeni de anlayamam. Bakın, bizim rehberimiz Hz. Muhammed, Veda Hutbesi'nde ne buyuruyor: "Kadınlar size Allah’ın bir emanetidir." Bundan tam 1393 yıl önce dinimiz böylesi bir değer vermiş, biz ise elin ecnebisi bir gün ilan etti diye peşlerinden koşuyoruz.

***

Eee peki, biz Müslüman bir nesil olarak Allah’ın emanetine bir gün mü hak vereceğiz? Onları bir gün sevip 364 gün ihmal mi edeceğiz, yok mu sayacağız? Vallahi bana göre, erkeğin adam olduğu yerde kadına her gün Kadınlar Günü’dür, der geçerim ben! Gerisine de kafam basmaz arkadaş!

***

Kadın, sadece bir gün hatırlanacak bir varlık değildir. O, bir annenin şefkatinde, bir eşin fedakârlığında, bir kız çocuğunun masum gülümsemesinde hayatın tam merkezindedir. Kadın demek, toplumun yarısı demektir, hatta belki daha da fazlası… Çünkü o sadece kendisi için yaşamaz, ailesi, çevresi ve toplum için mücadele eder.

Bugün, kadınların emeğini, fedakârlığını ve haklarını konuşuyoruz ama gerçek şu ki, kadınlar sadece evde değil, iş hayatında, siyasette, sanatta, bilimde, sporda, hayatın her alanında başarıyla varlık göstermektedir.

***

Onların emeği olmadan bir toplumun ilerlemesi mümkün değildir. İşte tam da bu yüzden, kadınların haklarını sadece bir gün değil, her gün savunmalı ve onların hayatın her alanında eşit şartlarda yer almasını sağlamalıyız.

SON SÖZ

Kadınlara saygı duymak, onların haklarını korumak bir lütuf değil, bir insanlık vazifesidir!