Yalova'da, geçen 12 Nisan’da 20 yaşındaki Melek Karakaş isimli dünya güzeli bir genç kız, erkek arkadaşının kullandığı motosikletin önündeki otomobile çarpması sonucu ağır yaralanmıştı. Sonra da kaldırıldığı hastanede Melek’in beyin ölümü gerçekleşmişti. Kazadan 3 gün önce tüm organlarını bağışladığı ortaya çıkan genç kızın organları ailesinin de rızasıyla dört kişiye nakledilmişti. Buraya kadar her şey normal.

***

Ama Uludağ Üniversitesi Mimarlık Bölümü öğrencisi Melek Karakaş'ın kazadan 3 gün önce organlarını bağışladıktan sonra hayatını kaybetmesi, sosyal medyada birçok tartışmaya neden oldu. Yazılanlara bakınca Sanki Melek’i “organ mafyası” öldürmüş. Hatta “Organ nakli yapılanlar ile ölüme sebebiyet veren kişinin yani Melek’in erkek arkadaşının bağları araştırılmalı diyenler” ortaya çıktı. Ben sosyal medyadaki tartışmaları okuyunca dehşete düştüm. Yazılanları okuyunca insanların hayal mahsulü dizilerden, dedikodulardan ne kadar etkilendiğini de fark ettim.

***

Antalya’da organ nakilleriyle adını tüm dünyaya duyuran Akdeniz Üniversitesi’nde bugüne kadar organ nakilleriyle ilgili birçok haber yaptım. Geçtiğimiz aylarda vefat eden Prof. Dr. Alper Demirbaş’ın organ nakli yaptığı birçok ameliyata da girdim. Organ nakli bekleyen hastaların dramını, beyin ölümü gerçekleşen hastaların organlarının bağışlanması için devreye giren koordinatörleri, nakilleri gerçekleştiren doktorların zamanla yarışını bilen bir gazeteci olarak bugüne kadar organları için öldürülene hiç ama hiç rastlamadım. Bunlar kocaman bir palavra.

***

Çünkü hiç kimse organları için öldürülmez. Böyle bir şeyin gerçekleşmesi de mümkün değildir. Bunlar şehir efsaneleridir. Zaman zaman pompalanır. Geçmişte de kaçırılan insanların evlerin banyolarındaki küvetlerde böbreklerinin çalındığı iddia edilmişti. Hatta son zamanlarda Gazze’de de İsraillilerin Filistinlileri öldürüp organlarını çaldıklarını iddia edenler çıktı. Bu iddiaların hepsi de koca bir yalan. Elbette orada bir vahşet var. Ama o vahşetin nedeni organ cinayeti değil. 

***

Bizim ülkemize gelince, organ bağışı az olduğu için Türkiye’de beyin ölümü gerçekleşen kişilerden yani kadavradan yapılan nakil sayısı çok düşük. Bu nedenle böbrek karaciğer gibi nakillerin çoğu canlı vericilerden yapılıyor. Bunda da bir sürü kriter gerekiyor. Kriterin başında alıcı ile verici arasında para alışverişinin olmaması gerekiyor. Ancak ekonomik dar boğaz nedeniyle böbreğini satmak isteyenler de çıkabiliyor. Canlı vericiler arasında zaman zaman para alışverişi iddialar da ortaya çıkabiliyor. Bunlar sahte belgelerle nakil için başvurdukları hastaneleri kandırmaya çalışabiliyor.

***

Hatta 2009 yılında yani bundan 15 yıl önce Antalya’da para karşılığı böbreklerini satanlara yönelik operasyon da yapılmıştı. O operasyonda, organ ihtiyacı olanlarla, çeşitli nedenlerle organını satmak isteyenleri buluşturup komisyon aldıkları öne sürülen bir çetenin 10 üyesi yakalanmıştı. O operasyonda suç örgütü üyeleri vasıtasıyla birbirleriyle tanışan ve organ alışverişi yaptıkları iddia edilen 30 kişi de gözaltına alınmıştı. Çete üyelerinin, organları alınacak ve nakledilecek kişileri önceden tanıştırdıkları, hastanelerin organ nakil merkezlerindeki etik kurulun onayını alabilmek için önceden eğitim yaptırdıkları öne sürülmüştü. Yine Antalya’da 2013 yılında özel bir hastanede sahte kimlik belgesi düzenleyerek organ nakli gerçekleştirmeye çalıştığı iddiasıyla yakalanıp yargılanan 38 sanıktan biri 2 yıl önce 50 yıl 8 ay hapse mahkum edilmişti.

***

Özetle Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde organ satışı yasak. Hem satan, hem alan, hem de aracı olanlar, TCK'nın 91. maddesine yargılanıyor. Şayet nakil işlemi sırasında taraflardan biri hayatını kaybederse; o zaman kasten öldürme suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle dava açılıyor. TCK’da bundan daha ağır bir ceza da yok.

SON SÖZ

Buradan çağrıda bulunuyorum. Organ nakli ve bağışı hakkında insanlara kuşku uyandıracak paylaşımlara inanmayın. Hadi sizler de organlarınızı bağışlayıp Melek Karakaş gibi melek olun.