Önceki akşam sosyal medyada tur yaparken karşıma ilginç bir konu çıktı. Antalyalıların yakından tanıdığı Recep Tokgöz’ün paylaşımı çok ilginç geldi. Size de ilginç gelecektir.

Döşemealtı ilçesine bağlı Akkoç diye bir mahalle var. Eskiden buranın adı Yörükbedemlesi imiş ve burası 200 hanesi olan bir köymüş. Sınırları içinde Ariasos diye bir antik kenti barındırıyor.

Bu Akkoç, son dönemde antik kentten çok halk dilinde CANAVAR (Kurt) saldırısı ile gündemde. 2021 yılında da Mesut Şahin isimli çobana bir kurt saldırmış. Şahin, elinden yaralanmış ve haberlere konu olmuştu.

O günden beri Akkoçluların derdi CANAVAR (Kurt)! Bunu da ben Recep Tokgöz’ün sosyal medyadaki paylaşımından öğrendim. Çünkü Tokgöz, CHP’den Döşemealtı Belediye Başkanlığı için adaylığını açıklayan eczacı Menderes Dal ile birlikte mahalleye ziyarete gitmiş.    

Mahalle Muhtarı Osman Şahin ve mahalle sakinleri mustarip oldukları durumu anlatmışlar. En büyük sorunlarının CANAVAR olduğunu söyleyip çözümü için yardım istemişler.

Mahallelinin anlattığı Tokgöz’ün yazdığına göre, bu CANAVAR meselesinin öyküsü uzun yıllara dayanıyor. Yıllar önce doğal dengenin korunması için bölgeye KURT (CANAVAR) salınmış.

Önceleri KURTLAR, yaban domuzu ve diğer canlılarla beslenmiş. Lakin CANAVAR popülasyonu artınca bunlar yetersiz kalmış. Doğal olarak onlar da yiyecek için Akkoçluların sürüsüne saldırmaya başlamış.

Bu saldırılar son dönemde hem sürülere hem de insanlara olmaya başlayınca köylüler bu CANAVARDAN “İllallah” eder hale gelmiş. Çünkü her gün sürüden 3-5 hayvan eksilmeye başlamış.

Mahalle muhtarının bugünü kadar ilgili makamlara yaptığı başvuru sanırım cevapsız kalmış olmalı ki yaklaşan yerel seçim için ilk aday adayı ziyaretinde konu gündeme gelmiş. Yoksa niye dert yansınlar öyle değil mi?

Vallahi ben onu bunu bilmem. Doğal dengenin doğal yöntemlerle korunmasında hem fikirim. Ancak insana zarar veren her türlü korumaya karşıyım. Yahu insan başlattığı bir işi hiç takip etmez mi? Edilseydi ne bu durum yaşanır ne de mahalleli perperişan olurdu. 

Bakın eğer birileri bu işe müdahale etmez ise yarın öbür gün köyde ne koyun ne de keçi kalır. Hayvancılık biter, şehre göç başlar. Biz de sonra; “Gök arttı, hayvancılık bitti” diye dövünür dururuz.

Bu CANAVAR meselesi CANAVARCA olmadan çözüme kavuşturulmalı. Önümüz kış. Bu canlılar yiyecek bulamayınca İNSANA SALDIRIR. Maazallah bir can kaybı olursa vay halimize, vay halinize!

 O koltuklarda oturup kalıp, obez olacağınıza Allah aşkına şu işe bir el atın ve doğal çözüm bulun. Gidin dertli insanları dinleyin ve CANAVARLAR onlara zarar vermeden derman olun.

Aksi takdirde, köyden mahalleye dönen AKKOÇ’TA çoğalan ve sürü haline dönen CANAVARLAR bir gün gelip sizi paçanızdan ısıracak.

Unutmadan, “Acaba bir süre önce Antalya Büyükşehir Belediyesi’ne ait Hayvanat Bahçesi’nden kaçan  CANAVAR’da (KURT) bu sürüye mi dadandı” diye düşünmeden edemiyorum.

OF’LU HOCA HİKAYESİ GİBİ

Türkiye’de bir imam meselesi olduğunda hemen herkes bir OFLU HOCA hikayesi anlatır. Birçoğu sallama hikayedir ve benzetmeler yapılır. Bazıları hayattaki yaşananlarla örtüşür bu hikayelerin.

Aslında Oflu Hoca, sadece efsanevi bir karakterden ibaret değil. Eski Of Medreseleri adlı belgesel, Of ve Çaykara'yı içine alan Solaklı Vadisi'nin Osmanlı döneminde üniversiteler kenti olduğunu anlatıyor.

Bu nedenle de Oflu Hoca kavramı efsane değil bir gerçek. Ama hikayelerde anlatılan, filmlere konu olan Oflu Hoca meselesi böyle değil. Hikayelerin hepsi neredeyse uydurma.

Dedim ya bazı hikayeler hayatta yaşananlarla örtüşüyor diye böyle bir olay da Antalya Döşemealtı’nda yaşandı. Öyle hikaye falan değil. Gerçeğin taaaaa kendisi!

Bademağacı Mahallesi’nde Antalya Müftülüğü’ne bağlı bir cami var. Buraya kadar bir sorun yok. İmam 5 vakit namaz kıldırıyor. Amma imam izne çıkışmış. Bunu da caminin kapısına “15 GÜN İZİNLİYİM” diye yazı asarak duyurmuş.

Şimdi cami imamsız kalmış. Hoca izinli izinli olmasına da cemaat ne yapacak. Onlar da Allah katında izin alamayacaklarına göre nereye gidecek ve ne yapacaklar?

Ben bulamadım bu sorunun cevabını vallahi. Birileri OFLU HOCA’ya sormadan MÜFTÜLÜK bu soruna bir çözüm bulmalı bence. Yoksa hikaye gerçek olacak!