Antalya’da son dönemde yaşananlar aklıma bir olaya getirdi. O da hani halk dilinde sürekli dolaşan ve yaşanan bir olumsuzlukta hemen söylenip benzetme yapılan, “Bayburt Bayburt olalı böyle zulüm görmedi” sözü. Vallahi bu cümle bizim için de ‘CUK’ diye oturuyor.
Arkadaş, “Antalya Antalya olalı böyle olaylar görmedi” desem yeridir. Ben yaşananları anlatayım siz de bu şehri hak edip etmediğimize veya bu şehrin bunları hak edip etmediğine karar verin. Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek göreve gelirken, “Planlı, kurallı, kimlikli bir kent…” sözü vermişti. Ama maalesef alt kadrolar bu sözü sabote edercesine şehirde yaşananlar için ÜÇ MAYMUNU oynuyor. İşte en büyük sorun da bu. Çünkü bu işler sadece Böcek ile baş edilecek konular değil.
Örneğin her dönem gündeme getirilen bir BOĞAÇAYI var. Dünya harikası Konyaaltı Sahili ile bütünleşen Allah vergisi doğa harikası bir yer. Sonbahara girdiğimiz şu günlerde Antalya yine bir klasiği yaşıyor. Boğaçayı kirlilikten bir türlü kurutulamadığı için kötü kokular yaymaya devam ediyor. Hadi kötü kokudan geçtik, çöplüğü andırıyor.


Tamam, bu konuda birileri IŞILTILI HAYATI seçtiği için görevini tam yapamıyor. Her yıl 'Temizledik, pırıl pırıl oldu' açıklamaları yapılsa da bu şehirde yaşayanlara ne demeli? Hani ‘Hırsızın hiç mi suçu yok’ gibisinden. Elimize ne geçerse buraya atıp bu zemini hazırlayanlar sanki “Biz bu şehri hak etmiyoruz” dercesine davranıyor.
Gelin şehirde şöyle bir tur atalım. Öyle bir noktaya geldik ki her cadde ve sokakta bu görüntü kirliliği doruk noktaya çıktı. Antalya’nın billboard ve megalightlar ile görüntü kirliliğine boğulduğunu görürsünüz. Sonra, çarpık yapılaşmanın tüm faktörlerinin gözlemlendiği görüntü kirliliğinin yanında gürültü kirliliğine tanık olursunuz. 
Şarampol başta olmak üzere, 100. Yıl, Güllük, Kazım Özalp Caddesi, Meydan ve Burhanettin Onat Caddesi, Kepez ve Konyaaltı kelimenin tam anlamıyla kaldırım işgali altında. Bunlara bir de araç parkları eklenince işler Arap saçına dönüyor. Bunlarla Başkan Böcek’in ‘Planlı, kurallı, kimlikli bir kent…!’ ifadesinin yerle yeksan edildiği bir durum var karşımızda. 
Son günlerde gördüklerimle yaşadıklarımızı yan yana ekleyince “Bu şehir bunları hak etmiyor biz de bu şehri hak etmiyoruz. Yetkililer de bizler de bu şehre değer vermiyoruz!” hissi uyandırıyor tüm bunlar bende. 
Yahu biz bu şehri yani Antalya’yı her anlamda bir dünya şehri olarak değerlendirmiyor muyuz? Eee o zaman turist misafir gelmesin diye mi uğraşırsınız siz? Sizce Antalya böyle mi olmalı? Yemin ederim yazık şu yapılanlar. 
Ha bunları bertaraf etmek ise başta Büyükşehir Belediyesi olmak üzere bu kentin yönetiminde söz sahibi olan tüm kurum ve kuruluşlar, sorunların çözümü için artık kararlı adımlar atma vakti gelip geçiyor. Unutmayalım ki BAŞKA ANTALYA YOK! 
--------------------
VİŞNE FESTİVALİ’NDEN
ÖNCE BUNLARA BAKIN
Kepez’deki bir parkta 12 yaşındaki ortaokul öğrencisi Meltem Deniz Okudan, basketbol oynarken top bir anda saha dışına çıktı. Topu aldıktan sonra saha içerisine tekrar girmek isteyen küçük kız, parkın girişinde bulunan tellere takıldı.
Kıyafetinin takıldığını düşünen Meltem, bir anlık refleksle kendisini çekince sağ kolu yırtıldı. Arkadaşları hemen durumu fark ederek Okudan'ı bir banka oturtup su içirmeye çalıştılar. İhbar üzerine olay yerine gelen sağlık ekipleri, küçük kızı ambulansla hastaneye kaldırdı. Küçük kızın koluna hastanede 24 dikiş atıldı. 


Bu ifadeler bana değil bir haber ajansına konuşan kıza ait. Olay polis kayıtlarına da geçmiş. Yani adli bir vaka yaşanmış. Allahtan kızın kolu kopmamış ve başka bir üzücü olay yaşanmamış. Aile ise Kepez Belediyesi’nin ihmali nedeniyle şikâyetçi olmuş.
Şimdi buradan ben de Kepez Belediye Başkanı Mesut Kocagöz’e soruyorum, “Vişne Festivali’nden önce korku parkına dönen bu parklardaki tel örgüleri tamir ettirseydiniz daha iyi olmaz mıydı? Başka bir olay yaşansaydı ne olacaktı? Vicdanınız sızladı mı?...”


Benim için bir belediye başkanının şu veya bu partili olması çok önemli değil. Ben bu şehrin yaşayanı olarak yaptığı icraata bakarım. Kepez Belediye Başkanı Kocagöz göreve geleli 6 ay oldu (bunun 57 günü cezaevinde geçti) festivaller dışında elle tutulur bir icraatını göremedim.
Beyler artık şu festival, çalgı çengi işlerini bırakın. Sizden önce yapılanları tamir edip boyattırın bu bile yeterli olur. Zaten önünüzde 4.5 yıl gibi uzun bir süre var. Belki o zaman icraatlarınızı görme şerefine nail oluruz!