Deprem, sel felaketi, yangın… Hepsi tekrar etti, ama ne yazık ki her seferinde aynı hataları yapmaya devam ettik. Atalarımız "bir musibet bin nasihatten evladır" demiş, ama biz toplum olarak o kadar bir girdaba kapıldık ki ne musibetten ne de nasihatten ders alıyoruz.  Olaylar yaşandığında ilk başta "gerekli dersleri çıkaracağız, tedbirleri alacağız" gibi sözler verilir, ancak olayın sıcaklığı geçtikten sonra çoğu zaman hiçbir şey yapılmaz. Bazı durumlar ise adeta tekrar yaşanmak için var gibi.

***

Dünya yüzeyinde bu kadar çok afet ve felaket yaşanıp hala akıllanılmadan yaşamaya devam eden başka bir toplum var mıdır? Önlem almak, yasalarla bu olayların önüne geçecek düzenlemeler yapmak bu kadar mı zor? Mesela Bolu’daki yangın felaketi… Göz göre göre geldi. 78 can, görevini yapmayanlar yüzünden hayattan koparıldı. Ama hâlâ yetki, sorumluluk gibi ucuz siyasi manevralarla meşgul oluyoruz. Kardeşim, tamam, dün ihmal ettiniz, ama bugün ve yarın için ne yapıyorsunuz?

***

Böylesi felaketleri bir daha yaşamamak adına sağlam adımlar atın. Atacağınız adımlar o kadar güçlü olmalı ki, "senin görevin, senin sorumluluğun" diyerek sorumlulukları birbirine atma tartışmaları son bulsun. Aslında mesele tartışmaların sona ermesi değil. Asıl mesele, yaşanan bunca acı ve felakete rağmen aynı şeyleri bir daha yaşamamaktır!

***

Unutmayalım ki, bir toplumun gücü sadece afet anında değil, o anlara hazırlık yapabilmesindedir. Bugün atacağımız doğru adımlar, yarının felaketlerini engelleyebilir. Geçmişte yaşadıklarımızdan ders almazsak, felaketler birer hatırlatma olmaktan çıkıp, kaçınılmaz bir kader haline gelir. Bu yüzden artık "sonra" demektense, "şimdi" diyerek hareket etmeliyiz.

***

Depremler, seller ya da yangınlar, insanın her zaman yaşadığı felaketlerdir. Ancak, bizler bu felaketlerin artışını, büyümesini ya da etkilerini engellemek için ne yazık ki yeterince önlem almadıkça, her seferinde daha büyük bedeller ödeyeceğiz. Kendi güvenliğimiz ve geleceğimiz adına, sorumluluğu sadece yetkililere bırakmayıp, birey olarak da üzerimize düşeni yapmalıyız. Eğitimi, bilinçlendirmeyi, altyapıyı, çevre bilincini sürekli ön planda tutmalıyız.

***

Toplum olarak yalnızca afet anlarında değil, hayatın her alanında sorumluluklarımızı bilerek hareket etmek zorundayız. Şehirlerimizi daha güvenli hale getirmek, çevremizi korumak ve en önemlisi, bir felakete karşı hazırlıklı olmak hepimizin sorumluluğudur. O zaman belki, geçmişteki hatalarımızı düzelterek daha güvenli bir geleceğe adım atabiliriz.

SON SÖZ

Her felaketten sonra bir daha aynı hataları yapmamak, ancak kolektif bir bilinçle mümkün olacaktır. Ve o zaman, her bir felaket birer ders olmaktan çıkar, önceden alınan tedbirlerin meyvesi olur.