Kendisini Bolu’daki Suriyelilere zamlı tarifeleri, sığınmacılarla ilgili radikal uygulamalarıyla tanıyoruz.

Her zamanki demokratik, adil, adaletli CHP tayfasının, derin bir örneğidir kendileri.

Hani şu klasik, demokrasi bize lazım ama sadece kendimiz için gibi düşünenlerden.

Nitekim ne oldu, başkalarına yapmayı reva gördüğü ayrımcılık, gün geldi kendisine döndü ve aynısına maruz kaldı.

Partisinin dört dönem milletvekili aynı zamanda belediye başkanlığı yaptırdığı kişi, liderinin dışında bir değişim istediği için nasıl da bir kararla ihraç ediliverdi.

Yani görünen o ki, Cumhuriyet Halk Partisi ve  başta Kılıçdaroğlu ne seçim sürecinde yaptığı hatalardan ne kaybetmekten bir ders almış

Bunu biz Kılıçdaroğlu’nun 1 yıl boyuna altılı masaya adaylığını dikte ettirip, kabul edilinceye kadar her türlü kozu masaya sürmesinden biliyorduk. Anlatmaya da çalıştık.

Ancak seçim boyunca Recep Tayyip Erdoğan düşmanlığı dışında masada hiçbir şey bulamayanlar, kaybedince ‘değişim’ gibi bir algıyla yola çıkıyorlar.

Bu zamana kadar neredeydiniz demezler mi adama? Aklınız fikriniz neredeydi?

Onlar önce kafalarındaki o çok halkçı, demokrasi aşığı ve modern kisvesiyle sakladıkları radikal örümcekleri değiştirsinler.

Atatürk diye diye kanını kuruttular, üzerinden yapmadıkları prim, yemedikleri nane kalmayınca şimdi de yeni bir ‘dede’, ‘Ghandi’ gibi kendilerince isimler taktıkları adayla bir lider yaratabileceklerini zannettiler.

Yarattılar ama bir sorun vardı.

Lider sürekli kaybediyordu.

Olsundu ama iyi insandı, mutfağından yayınlar da yapıyordu. Ne kadar küçük bir dünyası, evi ve fakat fikirleri vardı. Çok şey bilmiyordu, ne iyi işte başkalarının sözlerini dinlerdi.

Ama bu kez kaybedilen fırsatın büyüklüğü kimilerinin gözünden kaçmadı.

Parti içi kaynamaya çoktan başlamıştı.

Oğullar babalarına ihanet etmiş, üstelik yerine göz dikmişti.

Son bombayı, partinin tam diktatör, mülteci sevmeyen başkanı Tanju Özcan patlattı.

Nam-ı diğer Köroğlu diyarının belediye başkanı.

Diyor ki Twitter’da sabitlediği postunda : ‘Köroğlu, halkı için nasıl Bolu Beyi’ne başkaldırdıysa, ben de değişime karşı çıkan Kılıçdaroğlu’na, milyonlarca Atatürkçü, Cumhuriyet sevdalısı ve hakkı yenen parti emekçileri için BAŞ-KAL-DI-RI-YO-RUM’.

Değişime bir adım da sen at sloganıyla, tam da bugün, Bolu’dan CHP Genel Merkezine yürüyor Özcan.

Tesadüfe bak ki yürüyüşün adı Değişim ve Adalet.

Kendisini Köroğlu’na benzetmesi yeterince komik değilmiş gibi yürüyüşün adı da ironik.

Sen kim değişim kim, sen kim adalet kim?

Adalet istemek için önce kendin adil olacaksın.

Değişime de kendinden başlayacaksın ki, değiştiğini gören ve inananlar peşinden gelsin.

Sizin değişim ve adalet anlayışınız koltuk, beklentiniz ise sadece siyasi gelecek.

Alıştığınız siyasi konfordan uzaklaşmak istemiyorsunuz o kadar.

Risk almadan, icraat yapmadan oturduğunuz koltuklardan kalkmamak için.

İktidarı eleştirirken kullandığınız her argüman aslında sizin gerçeğiniz ama sürekli kaybeden ve buna rağmen koltuktan kalkmayan muhalefet söz konusu olunca adına değişim ve adalet diyorsunuz.

Önce kendinize yalan söylemeyi bırakıp dürüst olursanız, belki o zaman gerçekleri de görebilirsiniz. Gerçi çok geç artık ama bilemiyorum.

Sizin takviminiz de kafanız da, bizden farklı çalışıyor ne de olsa…