İYİ Parti’nin Göç Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Tolga Akalın, geçen gün şahsi sosyal medya hesabından bir video paylaştı.

Akalın’ın Manisa Ticaret ve Sanayi Odası’nı ziyaretinde çekilmiş videoda Manisa TSO Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yılmaz, Bursa’nın da aralarında bulunduğu 5 ilde Suriyeli sığınmacılara hazine arazisi tahsis edilmek istendiğini iddia etti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın himayesinde Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ile Türkiye iş birliğinde planlanan proje protokolüne kendilerinin imza atmadığını söyleyen Manisa TSO YK Başkanı Mehmet Yılmaz, Bursa’nın protokolü imzaladığını savundu.

Bu vahim iddianın kamuoyuna yansıması sonrası Bursa Valisi Mahmut Demirtaş ve BTSO Başkanı İbrahim Burkay’a konuyu sordum.

Başkan Burkay, öyle bir protokol olmadığını açıklarken Valilikten tarafıma Dezenformasyonla Mücadele Merkezi’nin (DMM) açıklaması iletildi.

DMM, konuya ilişkin açıklamasında şu bilgileri paylaştı:

“Sosyal medyada paylaşılan ve bazı basın yayın organlarında yer alan, “Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın desteğiyle Manisa’da hazine arazilerinin Suriyeli sığınmacılara verilmesini istiyor” iddiası doğru değildir.

Türkiye'de, iddiadaki konuyla ilgili kurum ve kuruluşların herhangi birinde böyle bir proje söz konusu olmamıştır. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü'nden edinilen bilgiye göre de kuruluşun ülkemizle ilgili böyle bir projesi bulunmamaktadır.

Bununla birlikte söz konusu sosyal medya paylaşımında öne sürüldüğü gibi FAO Türkiye’nin bugüne kadar ABD’li bir kadın temsilcisi veya başkanı olmamıştır.

Öte yandan Suriyeliler, 1927 yılında çıkarılan Mukabele-i Bilmisil Kanunu’ndan bugüne Türkiye’de ev, arazi gibi taşınmazlar edinememektedir. 1062 sayılı Kanun gereğince, Suriyelilerin ülkemizde taşınmaz edinmesi yasaktır. 1966 yılında çıkarılan Yönetmelikte, Suriyelilerin başka bir ülkenin vatandaşlığını kazansa dahi 1062 sayılı Kanun çerçevesinde getirilen sınırlamalara tabi olacakları açıkça ifade edilmiştir.”

***

Yahu düşünebiliyor musunuz?

Koskoca bir partinin göç politikalarından sorumlusunuz ve bir parlamentersiniz ama ülkenizde Suriyelilere taşınmaz satışının yasak olduğunu bilmiyorsunuz.

Ya da koskoca bir şehrin TSO başkanısınız ve ucuz kahramanlık peşinde ne dediğinizi bilmeden atıp tutuyorsunuz!

Bu nasıl bir sorumsuzluktur!

Ülkenin muhalif siyasete konu edilebilecek onca gerçekliği varken kamuoyunu halen yalan ve yanlış bilgi üzere şekillendirmeye çalışmak siyasi acizlik değil de nedir?

Kaldı ki halen şaibe ve şüpheye hizmet ederek yalana hizmet edenler var.

***

Öte yandan DMM’ye, gazetecilikten rol çalıyor olması dolayısıyla sıcak bakmıyordum. Ama görüyorum ki yalanın yayılma hızı karşısında en aktif ve hızlı sonucu almak için doğru bir yapılanma olmuş.

DMM’nin faaliyetleri kadar kamusal görevde bulunanların da sorumluluğunu unutmaması önemlidir.

Bu örnekte görüyoruz ki yalan üzerinden biri siyasi rant, diğeri de ucuz kahramanlık peşinde!

DMM’nin bu açıklaması sonrası hem Akalın hem de Yılmaz ya kamuoyunda özür dilemeli veya iddialarını ispat etmelidir.

İspat edemedikleri takdirde Akalın etmez ama Yılmaz’ın istifa için bir an bile beklememesi gerek!

***

Son olarak mesleğimizin yaşadığı açmazların önüne geçmek için bir meslek yasası çıkarılması ve meslek odası kurulması kadar kamuda iletişim mezunlarının doğru pozisyonlarda istihdamının da önemli olduğunu düşünüyorum.

Bu kapsamda DMM’nin merkezi yapısının yerele de taşınması gerektiğini ve özellikle de iletişim fakültesi mezunlarına bu mücadele alanında yer açılması gerektiğini vurgulamak isterim.

Saygıyla…