Geçen hafta Akdeniz Üniversitesi’ne misafir olduk. Rektör Prof. Dr. Özlenen Özkan ve ekibi, 900 yataklı yeni hastane binası hakkında inşaat alanında bilgilendirme yaptı.

Geçen yıl ihalesi yapılan ve yaklaşık 18 ay sonrası inşaatı tamamlanması planlanan hastane Antalya’ya sağlık alanında yeni bir ivme kazandıracak.

Rektör Özlenen Hoca, Akdeniz Üniversitesi Hastanesi’nin yapılan inşaatla beraber bin 200 yataktan bin 100 yatağa çıkacağını söyledi. 120 yoğun bakımın 330’a çıkacağını ifade etti.

Hastanenin açılması ile birlikte eski binaların (depreme dayanıklılık durumuna göre) bir kısmı yıkılacak, bir kısmı da revize edilecekmiş. Bir bakıma Tıp Fakültesi sil baştan olacak.

Cerrahi bölümlerin ağırlıkta olacağı ve son teknolojik cihazlarla donatılacak hastane ‘SAĞLIK TURİZMİNE’ büyük kaktı sağlayacak.

Bilgilendirme sırasında dikkatimi çeken bir konuda çevrecilik örneği. Yani temel kazasından çıkan taşlar kırılarak zemin sıkılaştırmasında kullanılacak olması. Aynı kapsamda kesilen ağaçlar kampüste başka alanlarda nakledilmiş.

İnşaat alanındaki programdan sonra iftara geçtik. Burada Türkiye’nin sağlık alanındaki göz bebeği isim olan Prof. Dr. Ömer Özkan ile de sohbet etme imkânı yakaladık. Öylesine sıcak sohbetti ki… 

Şimdi bundan sonra yazacaklarımı dikkatle okuyun. Çünkü bilgilendirme toplantısı ve akabinde iftardaki sohbetten sonraki izlenimini aktarmış olacağım. 

Bu memlekette Akdeniz Üniversitesi’nde bugüne kadar birçok yönetici gördüm amma ‘ADAM GİBİ ADAM’ diyebileceğim müstesna insana çok az rastladım. Ya bulundukları makamın ağırlığını taşıyamadılar ya da insanlara tepeden baktılar.

Neyse konuma dönecek olursam, Antalya’da son dönemlerde her alanda kendisini büyük adam sanan ve kendini bu kentte yaşayanlardan üstün görenler türemeye başladı.

Büyük adam olmak, herkesin gönlünde yatan bir arslandır. Büyük adam olmanın okulu yoktur. Büyük adam; kendisini büyük adam sanan değil, TOPLUMA VERDİĞİ HİZMETLERLE, toplumca BÜYÜK ADAM SIFATI LAYIK görülendir.

Toplum, gerçek büyük adamlara sözle ‘BÜYÜK ADAMSIN’ demez, SAYGISIYLA hissettirir.

Büyük adamlar dedikodulara, asılsız şeylere asla itibar etmez, terazinin kefesine kendi şahsi duygularını koymaz. İşleri güçleri memleket için üretmektir.

Büyük adamların tahtı, gönül tahtıdır. Çünkü böyle olduğu takdirde hayatlarını gönül rahatlığı içerisinde sürdürebilirler. Onlar iş yapar, dalkavuklar dedikodu üretir.

Gerçek büyük adamların yüzüne ‘SEN BÜYÜK ADAMSIN’ diyen olmamıştır. Çünkü büyük adamlar iltifattan, yağcılıktan hoşlanmazlar.

Giyimiyle, kuşamıyla, yediğiyle, içtiğiyle, yüksek ses tonuyla, havalara girerek, başkalarını hafife alarak, kendini olduğundan farklı sunarak, çevresindeki insanlara tepeden bakarak değil yapılan hizmetlerle ‘BÜYÜK ADAM’ olunabiliyor.

Büyük adam olmanın bence en önemli koşulu, insan olmanın gerektirdiği görevleri, sorumlulukları tam anlamıyla yerine getirmektir.

Büyük adam olmanın yolu öncelikle çalışmaktan geçer. Nerede ve hangi görevde olursa olsun, insan öncelikle görevini tam anlamıyla yapmalı ve her gün çalışma alanıyla ilgili kendini bilgilendirecek, geliştirecek bilgilere ulaşmak için çaba harcamalıdır.

Bu ‘Büyük Adam’ olma meselesi nereden çıktı sorusuna gelirsek… Sanırım benim ne demek istediğimi yazımın ilk satırlarını okuyanlar anlayacaktır.

Anlayamayanlar ve anlamak istemeyenler için bir kez daha tekrar edeyim. Rektör Prof. Dr. Özlenen Özkan ve eşi Prof. Dr. Ömer Özkan bırakın Antalya’yı ülkemiz için tıp alanında önemli iki isim.

Benim gördüğüm, tensip ettiğim ve izlenimlerime göre, bulundukları makam ve mevkiler onlar için çok önemli değil. Birincisi son derece insancıllar. İkincisi alanlarında uzmanlar. Üçüncüsü ceplerini değil çalıştıkları kurumu ve memleketi düşünerek hareket ediyorlar. En önemlisi de geçmişte ki birçok yönetici gibi yan gelip yatmak yerine gece gündüz çalışıyorlar.

Tabi bu işler ekip işi olduğu içinde güzel bir ekip kurup o ambiyansla güzel işlere imza atıyorlar. Bunları yaparken de ne böbürleniyorlar ne de kendilerini üstün ırk gibi hissediyorlar. Sıradan bir insan gibi davranıyorlar.

Sanırım bu açıklamalar BÜYÜK ADAM OLMANIN tarafını ortaya koyuyor. Kim ne derse desin büyük adam olanların yüzüne “BÜYÜK ADAMSIN” denmese bile ben bu tarifi veriyorum.

İşte BÜYÜK ADAM OLABİLMEK böyle bir şey olsa gerek!