Öyle ki yaş aldıkça hayata bir başka bakıyorsun... Her geçen yıl daha bir sadeleşiyor ve kendimle kalmayı seviyorum.

Gürültülü seslere kulak tıkıyor, iyi niyetlerime nankörlük yapan herkesi kapı dışında tutuyorum. Ölümüne özlediğim annemin  sesi çınlıyor kulaklarımda...

***

Telaşlı ve bir o kadar heyecanlı! Akşam bana gel, kutlama var akşama diyor... En son 13  yıl öncesinin sesi... Şimdi ne kutlama var, ne tatlı bir telaş, ne de istek! Hiçbir yere sığdıramadığım kocaman bir acı var yüreğimde. Yıllarca cevabını bulamadığım nedenlerim, sorularım var?

***

Neden benim annem? O daha ölmek için çok gençti diyorum. Anneler için çocuklarının yaşı kaç olursa olsun, annelerinin gözünde çocukları hiç büyümez derler... Çocuklar için de durum farklı değil ki... 27. yaşımda annesi elinden alınmış, hayatından annesi çalınmış küçük bir kız çocuğuydum şimdi yaş 39 ben hala kimsesiz bir çocuğum. Çünkü başımı omzuna koyup ağlayacağım, sarıp sarmalayacağım annem yok. 

***

Yazılışı kolay telaffuzu ölüm gibi ağır annesiz geçen 13. Anneler Günü bugün. Annemin anneler gününü en son nasıl, nerede, ne hediye alarak kutlanmıştım hatırlamıyorum. Belki hatırlamak canımı yakacağı için hatırlamak istemiyorum, kim bilir? 

Annemi, her dilde herkese anlatmak istiyorum. Gülüşünde menekşe kokardı, bakışlarında deniz manzarası vardı. Yaptığı her yemeğin tadı ayrı güzel olur, elini attığı her yer düğün bayram olurdu. Balkonu süsleyen rengarenk çiçeklerden şimdi eser yok. Saksıların rengi soluk, saksıların içindeki toprak bile ölmüş...

***

Ellerime aldığım çiçeklerle yanı başına geldim. Evin, artık eskisi gibi sıcak değil. Soğuk bir mermer taşı karşılıyor beni. Hala alışamadım bu taşın soğukluğuna. Evinin kapısında kapı numarası ve evin sahibinin adı yazar hani, senin soğuk mermer taşında yazan adın, doğum ve ölüm yılını her gördüğümde kanım donuyor benim. 

***

Anneni kaybettik maalesef, dedikleri o günü hatırlatıyor bu mezar taşı bana... O an elime bir balyoz alıp mezar taşını olan gücümle kırmak, yıkmak istiyorum. Tuzla buz etmek istiyorum ama evini başına yıkmış olurum da bana gücenirsin diye yapamıyorum. Geliyorum elini yüzünü öpüyormuş gibi soğuk taşını öpüyorum.

***

Her şeyin, tüm güzelliklerin bir Eylül sabahı silinip gitmesine tahammül edemiyorum. Sevmiyorum Eylülleri anne... Senden sonra ne adımı seviyorum ne de Eylül’ün hüznünü seviyorum... Gözyaşlarımın faydasız olduğu bu Anneler Günü’nde de annesizliğin tam ortasındayım.

***

Beni annesiz bıraktığı için yaradanaşikayet etmek istiyorum yine sesimi duyacaksın da yüzün düşecek diye korkumdan sessiz sessiz çığlık atıyorum, duy beni anne duy! Ben sensizliğe dayanamıyorum. Büyüdükçe daha bir çocuklaşıp, kimsesizleşiyorum.

SON BAKIŞ, SON TEBESSÜM

Sonra, soğuk bir ekrana uzun süre bakarken buluyorum kendimi. Geçmişte kalan ana- kız fotoğrafına takılıp kalıyorum. En son fotoğrafımızı, Ankara- Hacettepe Üniversitesi Hastanesi’nin bahçesinde çekinmişiz.  Son bakış, son tebessüm, hayatıma kalan son iz...Eğer yaşasaydın böyle bir günde benim yerimde olmak istemezdin anne. Öyle bir yoksun ki var olmak içime sinmiyor!