Sokakta yürürken insanların yüzlerinde bir boşluk görüyorsunuz. Herkes bir yerlere yetişmeye çalışıyor ama aslında nereye gittiklerini bilmiyor gibiler. Bu durum, içinde yaşadığımız toplumun ruh halini ele veren bir görüntü. Sanki herkes aynı cümleyi fısıldıyor: “Toplumsal bir anomi yaşıyoruz.”

Peki, nedir bu anomi? Kulağa akademik bir terim gibi gelebilir ama aslında hepimizin hayatında yer eden bir gerçeklik. Fransız sosyolog Emile Durkheim, anomiyi toplumun değer ve normlarının zayıflamasıyla ortaya çıkan bir “boşluk hali” olarak tanımlar. Yani, insanların hangi kurallara göre yaşayacaklarını, neye inanacaklarını, hangi değerlere tutunacaklarını bilemedikleri bir durumdur anomi.

***

Eskiden mahallelerde bir düzen vardı; çocuklar sokağa çıktığında anneler komşularına güvenirdi. Düğünlerde cenazelerde herkes bir araya gelirdi. Şimdi? Aynı apartmanda yaşayan insanlar birbirine selam vermiyor. Çünkü bireysellik, toplumsal değerleri köşeye sıkıştırdı. Teknoloji, bizi birbirimize bağlayacağı yerde yabancılaştırdı.

Bir yandan modernleşmenin nimetlerini yaşarken diğer yandan köklerimizden kopuyoruz. Mesela “doğru” dediğimiz şey ne kadar değişti, farkında mısınız? Bir zamanlar fedakârlık, iyilik ve dürüstlük yüceltilirken şimdi başarıya giden her yol mübah gibi görünüyor. Bu bireysel düzeyde tatmin arayışını artırırken toplumu bir arada tutan değerleri unutturuyor.

***

Toplumsal anomi, en çok gençleri etkiliyor. Gelecek kaygısıyla dolup taşan bir nesil oluştu. Hangi ideallere tutunacağını bilemiyorlar. Onlara soruyorsunuz: “Hayalin ne?” Cevap yok, çünkü bir hayal kuracak alan bulamıyorlar. Eğitim sistemi belirsiz, ekonomik düzen güvensiz, sosyal çevre destekten yoksun. Ama bu durum kaderimiz olmak zorunda değil. Toplumsal anomi bir uyarıdır aslında. Bize kaybettiğimiz değerleri hatırlatır. Yeniden güven inşa etmenin, dayanışmayı güçlendirmenin, bireysel tatmin yerine toplumsal uyumu öncelemenin önemini gösterir.

Belki de yapmamız gereken durup sormak: Biz ne zaman kaybettik bu değerleri? Ne zaman birbirimize yabancılaştık? Ve en önemlisi bunu nasıl geri kazanabiliriz? Çünkü ancak bu soruları cevaplayarak anomiden çıkıp yeniden bir topluluk olabiliriz.

***

Toplumları anomiye iten sebepleri özetlersek, başta:

Hızlı Modernleşme: Bu evre, geleneksel normların yıkıldığı ancak yerlerine yeni normların tam olarak oturmadığı süreçlerdir.

Ekonomik Eşitsizlik: Gelir adaletsizliği ve toplumsal sınıflar arasındaki uçurum, amaçsızlık, belirsizlik ve kaos yaratıyor. Bu süreçte işsizlik, yoksulluk ve sosyal adaletsizlikle mücadele edilmelidir. Herkesin onurlu bir yaşam sürdürebileceği ekonomik fırsatlar sağlanmalıdır.

Kültürel Çatışmalar: Farklı değer ve inanç sistemlerinin çatışmasını minimuma indirmek adına gönüllü sosyal faaliyetler ve sivil toplum kuruluşlarının desteklenmesiyle insanlar bir araya getirilebilir.

Bireyselleşme: Toplum yerine bireysel ihtiyaçların ve çıkarların öncelikli hale gelmesi de anomiyi tetikleyen en büyük faktörlerden biridir maalesef.

***

Güçlü ve adil bir toplumsal düzen inşa etmeliyiz bir an önce. Bir yerde haksızlık mı var? “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” demek yerine ses çıkar. Çünkü bugün o yılan başkasını sokar, yarın seni. Adalet herkese lazım.

Toplumsal anomi, sadece bireylerin değil toplumun tüm kurumlarının ortak çabasıyla aşılabilir. Bunun için güçlü bir liderlik, adil bir düzen, eğitim ve dayanışma şarttır. Toplum geçmişteki hatalardan ders çıkarıp ortak bir gelecek için çalıştığında anomi gibi sosyal sorunların üstesinden gelebilir.

***

Kısacası bu işin temeli paylaşmak, anlamak ve adil olmaktır. Biraz birbirimize dönsek sorunların yarısı kendiliğinden çözülür. Anomi dediğimiz o başıboşluk duygusu da böylece ortadan kalkar. Bugün birine selam verin, bir yardıma el uzatın. Ufak bir adım gibi görünebilir ama toplumsal bağları yeniden örmek için başlangıçlar daima küçüktür.

SON SÖZ

Unutmayın, insan insanla var olur. Ve hiçbir toplum boşlukta yaşayamaz.