Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun son günlerdeki açıklamaları dikkat çekti. Özellikle Sayın Davutoğlu’nun ‘ruh olarak AK Parti’den hiç kopmadım’ ifadesi öne çıktı.
Ve kamuoyu, bu sözleri bir ‘geri dönüş sinyali/göz kırpma’ olarak yorumladı.
Özellikle Suriye’deki gelişmeler sonrası toplumda AK Parti ve MHP lehine bir sempati geliştiğinin gözlendiği dönemde Sayın Davutoğlu’nun bu sözlerinin tesadüfi bir yanı olduğunu düşünmek safdillik olur.
Jeopolitikteki değişimin Türk muhalefetine de yeni bir şekillenme getireceğini öngörmek zor değil.
Ve elbette MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin geniş yankı uyandıran çağrısı da tüm sürece şekil verici özellik taşıyor.
Peki, bu şekillenme neye benzer? Nasıl olur?
24 Haziran seçimleri, ‘sağdaki bölünmenin’ lehte bir sonuç üretmediğini gösterdi.
31 Mart seçimleri ise ‘sağdaki bölünmenin’ kazananının sol olduğunu ortaya koydu.
İyi… Zafer… Gelecek… Deva… Saadet… Yeniden Refah… Demokrat… Anahtar…
Hiçbiri tek başına veya grup halinde ‘Cumhur İttifakı’nın alternatifi olamazken söylem ve tutumlarıyla sağ kalede gedik açar duruma düştüler…
Bilhassa ‘milliyetçi seçmen’ gerçekliğinin yüzde 30’lar düzeyinde tezahür ettiği günlerde bizzat bu cepheyi bölük pörçük hale getirmek için uğraşıldı.
Milliyetçi seçmen, birtakım olguların istismarıyla maniple edilerek ‘sol lehine’ bir sonuca hizmet edildi.
Sol ile iş birliği yapmaları, konumlandıkları sağ zeminin güçlenmesine değil aksine sola kayışına neden oldu.
Sağ muhalefetin bu savruk hali şüphesiz devam etmeyecek. Sağ siyasetin muhalif kanadı, giderek pozisyonunu ve argümanlarını kaybederken yeniden bir ontoloji üretmesi gerekiyor.
Ankara’dan edindiğimiz bilgilere göre ‘bir çatıda toplanma’ arayışı için zemin yoklaması yapılıyor.
Muhtemel bir ittifak şeklinde tezahür edebilecek bu yeni çatının şekli ve şemailinin kısa sürede tarafları belli olur.
Mezkûr partiler arasında Meclis’te tek başına grubu bulunması dolayısıyla en güçlüsü İYİ Parti görünse de Sayın Meral Akşener sonrası partinin hem liderlik temsilinde hem kadro yapısında hem de sahada eridiği net olarak görülüyor.
Öyle ki İYİ Parti’den kime sorsanız erken seçim istemez. Hatta ‘şu 2 yıl dolsun vekillikten emekli olalım da sonrası önemli değil’ diyen de çok…
Ayrıca İYİ Parti, 31 Mart’ta idaresini eline aldığı yerel yönetimlerde de daha 1 yılını doldurmadan belediyecilik anlamında sınıfta kaldı. Başkan diye seçtirdiği adayların ne denli düşük profilli olduğu köydeki Hasan amca tarafından anlaşıldı. Aynı vasatlık Yeniden Refah’ta da görüldü.
Haliyle şu anki durumlarına baktığınızda adı geçen partilerin birçoğunun büyüklük/küçüklük anlamında bir eşitlenme yaşandığı ortadadır.
‘Cumhur İttifakı’na muhalefet ve ‘Erdoğan’ı yenmek’ kurgusu üzerine kurulmuş bu partiler masaya oturduğunda kimsede psikolojik bir üstünlük olmadığı söylenebilir.
İşte Sayın Davutoğlu’nun özellikle de Suriye’deki gelişmeler sonrası yaptığı açıklamalarla bu çatıya dönük bir ‘liderlik’ temsili oluşturma çabasında olduğunu düşünmek de mümkün.
Ayrıca dönüş ihtimalini de ‘çok zor’ olarak görmemek gerekiyor.
İyi sürekli kan kaybediyor. Zafer’in elinden oyuncağı alındı. Deva’yı gören yok. Saadet’in başkanı kim bilen yok. Yeniden Refah yerelden refahı buldu. Demokrat’ın adı neydi yahu? Anahtar, daha açacağı kilidi bulamadı…
Esasında bu partilerin halini görmek için Ankara’yı izlemeye de gerek yok, Bursa’da ne yapıyorlar diye bakın görürsünüz.
Belediyeler AK Parti yönetimindeyken hepsi bir araya gelip eylem üstüne eylem yapan sağ muhalifler, şimdilerde kabuğuna çekilmiş salyangozlar gibi…
CHP’li belediyelerin daha bir yıl dolmadan imza attığı onca keyfi ve çarpık uygulamaya seslerini çıkaramıyorlar.
Neden? Çünkü yanlışın ortaklığını üstlendiler de ondan…
CHP listelerinden seçtirdikleri vekilleri kent sokaklarında gören var mı? Yok!
Bana kalırsa partilerin kurumsal kimliği düzeyinde her biri ‘ihtiyaç dışı’ duruma düştü. Nasılsa solun da artık bu aparatlara ihtiyacı yok. Bir çatıda buluşsalar da buluşmasalar da çok fark etmez…
O nedenle hazır kongre dönemlerindeyken AK Parti’ye dönüşlerine de dönme isteklerine de şaşırmamalı…
Önce ülkem ve milletim diyenlere saygıyla…