Bugün değişik bir konuya değinip sonunda ilgilisine bir mesaj vereceğim. Bakalım bu sefer nasıl bir açıklama ile cevap verecek çok merak ediyorum.
Yaşanan sosyal, ekonomik ve ailesel sıkıntılar içerisinde adeta birbirimize saygı ve tahammülü yitirdik. Kocalar eşlerini, kayın babalar damatlarını, enişteler kayınçolarını öldürüyor. Televizyon ve gazetelerin üçüncü sayfa haberlerinde inanılmaz olaylar aktarılıyor, aktarıyoruz. Hepimiz olanları adeta bir film gibi izliyor, yaşananlardan hiç ders almıyoruz.
Gürültü yaptı diye dövülen hatta öldürülenler, sıra yüzünden yaşanan tartışma ve kavgalar, trafikte yaşanan olağan (!) kaoslar, baltalı bıçaklı saldırılar, aile içi yaşanan taciz ve şiddetler… 
Ne günlere kaldık ya Rabb’im. Artık insanlar konuşarak anlaşmayı unutmuş görünüyor. İnsanların iletişim kurma yolları bol şiddet ve gücü yeten gücünün yettiğine şiddet uyguluyor.
Toplum içerisinde yaşadığımız süre önce kendimize saygı duymalı, ardından insanlara olan sorumluluktan yola çıkarak insanlara karşı anlayış ve hoşgörüyü elden bırakmamalıyız. Ama maalesef günümüzde bütün insanlar stres yüklü, yollarda yürürken bir insana yanlışlıkla çarpmaya bile korkmaya başladık.


Çünkü kimin ne olduğu, hangi ruh hali içinde bulunduğu bilinmemekte, insanlar dillerini kullanmak yerine güçlerini sergilemekteler. Artık kimin nasıl tepki vereceği hiç belli değil. Yaya ve araç trafiğinde de aynı karmaşayı görmek mümkün. Sürücüler sarı ışık yanar yanmaz kornaları ile adeta yeri göğü çınlatmakta, yayalar da nerede ise renk körü gibi davranmakta.
Yayalar için kırmızı, yeşil fark etmemekte canlarını tehlikeye atmak pahasına karşıdan karşıya geçmeye çalışmaktalar. Trafik ışıklarına uyanlara da sitem ediyorlar, sanki önemli bir şey yapıyorlar ve haklılarmış gibi.
“İnsanlar konuşa konuşa...” atasözünün yerinde yeller esmekte, konuşmak ve konuşarak anlaşmak yok olmaktadır. Sakin ve seviyeli başlayan birçok konuşmada bile bilindik bir şekilde şiddetle sonuçlanmakta. Canlar ve ocakları yakmaktadır.


Konuşmayı bilmediğimiz gibi, dinlemeyi de bilmiyoruz. Hiç olmazsa onu öğrensek daha kolay olacak gibi. Konuşurken karşıdaki insanı dikkatle ve sabırla dinleyecek olursak yaşanan olumsuzlukların birçoğu olmayacak, konuşmalar farklı olaylara gebe kalmayacaktır.
Yazımın başında da dedim ya “Tahammül ve saygıyı kaybettik artık” diye. Ne tahammül kaldı ne de birbirimize saygı. Bunlarla birlikte hoşgörü, anlayış ve sabır gibi insanlara özgü değerlerimizi de kaybetmeye başladık.
Bir insanın bir diğer insana üstünlüğü yoktur veya biz öyle biliyoruz. Bizim bildiğimiz sadece insanların birbiri üzerinde hakları vardır. Haklarımızı medeni platformlarda savunalım, yok yere öfkelenerek ocakları ve ocağımızı söndürmeyelim.
Toplum olarak kendimize bir çeki düzen verelim. Yaşanan olumsuzluk ve hatalardan ders alalım. Medeni bir şekilde konuşmayı öğrenirsek hayatta daha mutlu bir insan olmayı da başarırız.


Buradan Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal’a sesleniyorum; “Sayın Uysal! Biz falezlerle ilgili KATLİAM haberlerini yazarken o veya şu kişileri düşünmedik. BAMBUS haberlerinde ise HALKIN MENFAATİ olacak karardan yana olduk. Ancak bizler bizatihi sizin gibi HUKUK TANIMAZ bir şekilde EL KOYMA gibi bir girişimi desteklemedik, desteklemeyeceğiz. Benim de desteklemem mümkün değildir. Ancak sizin bir belediye başkanı ve hukukçu olarak üslubunuzu düzeltme gibi zorunluluğunuz var. Yaptığınız açıklamaları sakin bir kafayla okursanız ne demek istediğimi anlayacaksınızdır. Biz KAMUNUN dışında BAMBUS başta olmak üzere FALEZ koylarında GÖZÜ OLANIN GÖZÜ ÇIKSIN diyen taraftayız.”
Benim gördüğüm kadarıyla yapılan açıklamalar tahammülsüzlük göstergesiydi. Yoksa kimsenin sizi engellediği falan yok. Siz yeter ki biraz tahammüllü olun ve süreci bekleyin.
Ha unutmadan, bir de komşularınızın hakkını savunan bir tek kamu kurumu siz değilsiniz bilesiniz. Bildiğim kadarıyla Antalya Valiliğinin BAMBUS ve benzeri yerlerle ilgili HALK adına önemli çalışmaları ve projeleri var.