Yapılan istatistiklere göre, Türkiye’deki su rezervinin yüzde 9’u Antalya’da. Yeraltındaki su kaynakları bakımından oldukça zengin bir coğrafyada yaşıyoruz. Antalya’nın içme suyu da yeraltında açılan kuyulardan temin edilen suyla karşılanıyor.  Ama bugün çoğu insan Antalya’da musluktan akan suyu içmek yerine; damacana suyu kullanıyor.

***

Antalya’da ilk damacana sular 1980’li yılların sonlarında bizim Güllük Caddesindeki dükkanın yanında satılmaya başlanmıştı. O zamanlar bizim Atatürk Devlet Hastanesi’nin karşısındaki Vatan Apartmanı’nın altında marketimiz vardı. O dükkanı rahmetli annemle yoldan geçerken almıştık 1974 yılında. Bugün Antalyalıların çok yakından tanıdığı birçok isim o yıllarda bizim müşterimizdi.

Bizim dükkanın üst katında ulaştırma eski bakanlarından Cengiz Tuncer’in annesi Firdevs teyze yaşıyordu. Düğmeci Kaya’nın sahibi Mustafa Erkal, Balbey Mahallesinin önde gelen esnaflarından Gani Çıragöz, o dönemde Süleymancıların lideri olan Kemal Kaçar’ın kayınpederi bizim dükkanın olduğu Vatan Apartmanı’nda oturuyordu. Antalya’daki birçok kadın kuaförünü yetiştiren Rodos göçmenlerinden Gülay Kuaförün sahibi Cemal Soyutürk hem dükkan komşumuz, hem de müşterimizdi.

***

Atatürk Devlet Hastanesi o yıllarda Sigorta Hastanesiydi. Hastanenin başhemşiresi Halime Eryılmaz da bizim apartmanda yaşıyordu. O yıllarda hastanenin başhekimi ise 1999 ile 2004 yılları arasında Antalya Büyükşehir Belediye Başkanlığını yapan Dr. Bekir Kumbul’du.Yine Antalya’da beyaz eşya ticareti yapan iş insanlarından Hüseyin Demirezen ile Kale Kapısı’nın önde gelen esnaflarından gözlükçü Müfit Perdahlı da yan  binada kalıyordu. Antalyasporun eski başkanlarından Gültekin Gencer de arka sokağımızdaki binada ikamet ediyordu. Özetle Antalya’nın ekonomisi bu apartmanın çevresinde dönüyordu. Birçok ünlü isim bu bölgede ikamet ediyordu.

***

Tekrar su meselesine dönecek olursak; 1980’li yıllarda bizim komşumuz Antalya’da damacana suyu satmaya başladığında çok şaşırmıştık. “Suya para verilir mi” diye. Hatta biz hayır için o yıllarda dükkanın önüne sebil koymuştuk. Gelip geçen musluktaki sudan kana kana içiyordu. Sadece biz değil; Antalya’nın her yerinde sokaklarda çeşmeler vardı. Çeşme olmayan yerlerde de bizim gibi dükkanlarının önüne sebil koyanlar vardı. O yıllarda “Damacana suyu da neymiş” diyorduk. Fakat o bizim dükkanın yanındaki kreşi işleten kadının eşinin başlattığı damacana su ticareti Antalya’da çok büyüdü. Su fiyatlarından dolayı sebiller ortadan kalktı. Sokak çeşmeleri tarih oldu. Bir bardak suyun hayrını bile yapamaz hale geldik.

***

Bir de Antalya’da dağlardan yaylalardan bidonlara su doldurup getirenler var. Bu gelenek yıllardır devam ediyor. Yeni bir durum değil. Örneğin Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’in köyü olan Beydağları’nın eteklerindeki Çağlarca’ya her gün yüzlerce kişi su doldurmaya gidiyor. Hatta o sulardan bazıları Muhittin Böcek’in akrabalarına ait araziden çıkıyor.

***

Böcek’in akrabaları oraya çeşme de yaptırmışlar. Çeşmenin üzerinde hatırladığım kadarıyla isimleri de yazılı. Gelip geçen oradan suyunu dolduruyor. Çevresine nane de dikmişler, mis gibi kokuyor. Antalya’yı kuşbakışı gören Çağlarca’nın muhteşem bir manzarası var. Ben de birkaç kez o bölgeye gittiğimde Böceklerin çeşmelerinden damacanalara su doldurup kullandım.

***

O suyun sağlıklı olup olmadığını bilmiyorum. Ama geçenlerde bir haber yayınlandı. Damacana su fiyatlarındaki artıştan dolayı Konyaaltı’nda insan sağlığına zararlı olan yerlerden bile su doldurmaya başlandığı belirtildi. Bakıyorsunuz küçük sular bile marketlerde ortalana 10 liradan satılıyor. Elbette damacana ve şişe sularının fiyatlarındaki artışın bunda bir etkisi olabilir.

Eğer ülkenin su zengini olan ili Antalya’da bile sağlıksız olduğunu bile bile insanlar suyunu kaynaktan karşılamaya çalışıyorsa oturup düşünmek lazım.