Seçim tarihine çok az bir süre kaldı.
Bir yandan iktidar, öte yandan muhalefet para musluklarını açmış, hedefleri arşa çıkarmış oy alma savaşını bir çeşit yarışa döndürmüş durumdalar.
Cumhur İttifakı nam-ı diğer ‘iktidar’, 20 yıldır yaptıklarımız zaten yapacaklarımızın teminatıdır minvalinde el yükseltirken, diğer yanda Millet ittifakının hepsi birbirinden ayrı oynayan bireyleri, birbirinden habersiz vaatleri sıralıyor, aklına geleni, eline geçeni savuruyor ortalığa.
Bunları yapacak kadro, bol keseden harcayacak para nerede? Kimse bilmiyor.
İşin en üzücü kısmı ise, Cumhur ittifakı seçmeninin bireysel olarak kendisine verilen hizmetten yana bir talebi olması ve yerine getirilmediğinde başarısızlığı anında yapıştırması söz konusuyken, Millet ittifakı seçmeninin tek odaklandığı noktanın Erdoğan’ın koltuğu oluşu.
Erdoğan o koltuktan kalksın gitsin de isterse ülke yansın umurlarında değil.
Ve bu tehlikeli bloklaşma verilen vaatleri tutarsız, sözleri ise anlamsız kılmaktan öteye gitmiyor.
Demokratik bir değişime kimsenin itirazı olmaz ancak bu şekilde dış mihrak destekli, PKK=HDP odaklı, bol keseden atan ama kadrolara gelince gizli kapılar ardında yapılan planlar hiç mi gözünüze batmıyor?
Seçim kaybetmeye doymayanlara oy isterken demokrasiden bahsedip tek adamlığı kenara koyanlar, 20 yıldır her girdiği seçimi kazananlara neden diktatör diyor?
İktidardan kopanlarla ittifak yapacak kadar özgürlükçü, kendi içinden kopanlara karşı dayatmacı olanları hangi ilkeyle tarif ediyoruz?
Ya da kendilerine ilkeli diyenlerin gerçek yüzü terör siyasetiyle gün yüzüne çıktığında ortaya konan körleşme politikası tam olarak hangi kitapta yazıyor?
Türkiye, Cumhuriyetinin 100. Yılında çok önemli, tarihi bir seçime gidiyor gitmesine ama sırtına ekonomiyi, terörü, depremi, savaşı, iklim krizini, Suriye’yi, enerjiyi, Rusya’yı, Amerika’yı derken dünyanın yükünü alıyor.
Sağ olsun muhalefet bu arada zil takıp oynuyor.
Uzaktan kumandayla verilen talimatlar ne derse onu yapan, kendi aklıyla seçmenle yüz yüze bile konuşamayanlar, aklınca PKK gibi eş başkanlı sistemle yönetecekler ülkeyi.
Aylar boyu karşılarındaki Cumhurbaşkanı adayını onca ısrara rağmen görmeyen, göremeyenler; akıllarınca ülkenin, vatandaşın sorununu görecek te, çözecek.
İşte sırf bu çözümsüzlüğü bize dayatmak isteyenlerin, ellerini ovuşturup dudaklarındaki hain gülümsemeyi göremeyenler, kendilerinin bile ‘kumar masası’ diye adlandırdığı masaya oy verecek.
Yapamayacaklarını, hiçbir vaadin gerçekçi olmadığını, dış güdümlü ve yönetilecek olduklarını bile bile…
Çünkü dünyanın Anadolu topraklarının bereketini kurutmaya çalışan lider ülkeleri, bir bir elindeki kozları yitiriyor da ondan.
Çünkü bin yıllardır bizi bu topraklardan çıkarmaya çalışanların planları hiç değişmedi de ondan.
Dışa bağımlılıktan özgürlüğümüze açılan rotamızdan rahatsız olanlar, hiçbir karara imza atamayacak olan ‘kumar masası’ ile çoktan seçime girdi de ondan…
Bu seçimi kumar masasında ülkeyi satanların değil, sırtında küfeyle ülkenin yükünü taşıyanların kazanması, adil olan değil mi?