Ne oluyor bu çocuklara? İndirgemeci veya toptancı bir yaklaşım sergilemek istemiyorum!
Basit ve görünen yerden soruyorum bu soruyu.
Ve inanın cevabını bulamıyorum.
En son yaşadığımız izahı olamayan felaket ve tarifi olmayan acı, başka başka toplumsal marazları da ortaya çıkarıyor.
Daha fazlasına sahip olma hırsının bireysel veya toplumsal bir kurtuluş sağlamayacağını bir kez daha örnekledik.
Yetmedi!
Yakınlarını kaybetmiş kişileri arayıp dalga geçerek kelimenin tam anlamıyla beyinsizlik, vicdansızlık ve işe yaramazlık vasıflarını ortaya koyan çocukları da gördük!
***
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, ‘genç’ veya ‘çocuk’ demeye dilimin varmadığı vahim vakalar ile ilgili açıklama yaptı:
Kartalkaya’da vefat eden vatandaşlarımızın aziz hatıralarına saygısızlık eden yakınlarına çirkin ve ahlak dışı sözler sarfeden vicdansızlar yakalandı!
Kartalkaya’da meydana gelen yangın ve 78 vatandaşımızın hayatını kaybetmesi milletçe yüreğimiz yaktı.
Ancak bir sosyal medya platformunda, Kartalkaya yangınında hayatını kaybeden vatandaşlarımız ile yakınlarına ait kişisel verilerin hukuka aykırı şekilde paylaşıldığı; ayrıca vefat eden vatandaşlarımızın yakınları aranarak içerisinde bulundukları acı durumun istismar edildiği tespit edilmiştir.
Yapılan incelemeler sonucu insanlıktan uzak, vicdanı olmayan bu şahıslardan Aksaray’da ikamet eden 21 yaşındaki B.M.D.; Nevşehir’de ikamet eden 20 yaşındaki F. A. ve Bitlis’te ikamet eden 19 yaşındaki D.D. güvenlik güçlerimizce gözaltına alınmıştır.
Tespit edilen diğer şahısların yakalanmasıyla ilgili çalışmalar devam etmektedir.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığımıza ve şahısları tek tek yakalayan polis ve jandarmamıza teşekkür ediyorum.
Hiç kimse milletimizin acısıyla dalga geçemez. Bunu yapmaya yeltenenler sadece halkımızın vicdanında değil hukuk önünde yargılanacaktır.
***
Elbette kolluk kuvvetlerimizin gayreti ve elde ettiği sonuç takdiri de teşekkürü de hak ediyor.
Ama yine de kamu adına bu tiplerin pervasızlığını da kayıp vermiş vatandaşlarımıza nasıl ulaşabildiğini de bilgi güvenliğini de siber terörü ve siber zorbalığı da sormak, soruşturmak ve konuşmak zorundayız!
Bunu salt ‘suçlu arama’ refleksiyle değil kötülüğe boşluk bırakmama düşüncesiyle bir pratiğe dönüştürmeliyiz.
Yoksa kötülük fiile dönüştükten sonra suçlu bulsak ne bulmasak ne!
Toplumsal aidiyet ve adalet duygusunu örseleyen eylemler için önleyici tedbirlere ihtiyaç var.
Bu tedbirlerin başında da güvenlik geliyor. Vatandaş, ülkesinde mal ve can güvenliği gibi kişilik hak ve hürriyetine dönük tehdit ve risklerle de yüzleşmek durumunda kalmamalı.
Toplumun her bir ferdinin sorumluluk çerçevesini genişletmek adına yalnızca yasaya ve kurala dayalı bir zorunluluk perspektifinin yanında kolektif zekayı, her türlü zekanın önüne koyan bir yaklaşım sergilenmeli.
Günümüzün atom bombası yapay zekanın kimin elinde ne tür bir oyuncağa dönüşebileceğini ve hangi boyutlarda zararlar verebileceğini anlamak için test etmeye veya vakayı yaşamaya ihtiyaç yok.
Olası tehlike ve riskleri öngörüp gerekli adımlarla koruyuculuğu tesis etmek kadar kötülüğü ıslah etmek de gerek.
Nasıl bu kadar kolay yayılabiliyor? Neden bu kadar yaygın bir zemin bulabiliyor? Kim kötülüğü örgütlüyor? Kötülüğün, iyilikten daha soylu bir tutum varsayma yanılgısını hangi nedenler besliyor?
Her şartta iyilik üretme sorumluluğunu elden bırakmayanlara saygıyla…