Bilen bilir. Atasözlerine, deyimlere karşı ayrı bir ilgimiz vardır birçoğumuzun. Bu köşede hani lafı gediğine oturtmak manasında kullandığımız ve birçok yazımısın sonunda “Eskimeyen sözler” olarak kullandığımız atasözlerinin de deyimlerin de haddi hesabı yok.
Bugün haftanın ilk günü olması nedeniyle kıssadan hisse gibi bir hikaye anlatacağım. Tabi anlatacaklarımdan üstüne alınanlar alınmakta serbesttirler. Çünkü herkes bir şeyler alabilsin diye YAZIP ÇİZİYORUZ. 
Hikayemize göre, aslanlarla kaplanlar savaştı. Aslanın biri ağır yaralandı. Koşamadı, yetişemedi arkadaşlarına. Bir ağacın dibinde kurtulmayı beklerken, tilki çıkageldi uzak köşeden. “fırsat bu fırsat işte!” dedi kendi kendine ve hemen su taşıdı kan kaybeden aslana.
Tilki için bu bir daha yakalayamayacağı altın bir fırsattı. Aslan, tilkinin ocağına düşmüştü ve onu kurtarırsa tilkiye borçlanacaktı. Su taşıdı, yaralarına pansuman yaptı, masaj yaptı. Ama olmadı. Kan kaybından öldü koca aslan.
Etrafa bakındı tilki kimseler yoktu. Aklına bir hinlik geldi tilkinin. Aslanın kalbini söktü ve kendi kalbiyle aslanınkini değiştirdi. O artık aslan yürekli bir tilkiydi. Cesur adımlarla ormanda dolaşmaya başladı.
Olup bitenleri başından sonuna kadar izleyen kurt ansızın dikildi tilkinin karşısına ve başından kavradı alaşağı etti aslan yürekli tilkiyi. Tilki pençe attığını düşünerek ince ayaklarıyla kurda vuruyordu. 
Kurt, tilkiyi ayaklarından yemeye başladı ve ona; “Yarım bir aslan olmaktansa, tam bir tilki olsaydın, en azından kaçmayı akıl edebilirdin tilki kardeş. Sen sen ol, bir daha da kendi yüreğinden BAŞKA YÜREK TAŞIMA!” dedi.
Günümüzde de kendi yüreklerinin yerine başkalarının yüreklerini taşıyanlar sanmasınlar ki kimse bunu bilmiyor. Herkes her şeyi biliyor. Antalya’da da birileri birilerinin arkasına saklanarak onların yüreklerin arta kalanına sığınarak YİĞİTLİK YAPMASIN. 
Hikayemizde olduğu gibi tilki gibi birilerinin yağdanlığı olmuş, ya da olmak için gayret edenler unutmamalı bu ülkede çok kurt var haddini bildirecek. Ama onlarda kışın ayazı yedikleri için şuan kemiklerini ısıtmakla meşgul!
Bu bir hikaye idi. Dönelim asıl ve gerçek hikayemize. Herkesin malumu. Bu cennet memleketin cennet koylarından bir BAMBUS var. Herkesin iştahını kabartan. Yerlisi yancısı, kem gözlü olanı, gerçekten korumak isteyeni.
Burası ÖZEL KORUMA BÖLGESİ içinde yer alan ve sorumluluğu Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na ait. Bir ara ihaleye çıkartıldı. Muratpaşa Belediyesi de talip oldu ama şahıslara işletmeye kiraya verildi. Yazdık, çizdik ve sonunda o ihale iptal edildi.

Manşet 2024 07 02T001309.986
Tam bu kargaşa devam ederken dün öyle bir gelişme yaşandı ki tam da yazımının başlığına denk gelen ve içine başka atasözünü de alan bir tavırla. Beklenmedik bir tavırla buraya el konuldu. Resmen işgal edildi!
Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal, yana aldığı 3-5 görevli, 8-10 partili vatandaş ile birlikte BAMBUS’, “Kıyıları halka açık tutma yükümlülüğümüz nedeniyle 30 yıl aradan sonra ilk kez kamu olarak Bambus plajına girmiş durumdayız” sözleri ile.

Manşet 2024 07 02T001338.138
Başkan Uysal, kısa bir temizlik ve düzenleme çalışmasının ardından Bambus Koyu’nun halka açılacağını bile ilan etti. Ve “Bakanlığın yeniden ihale etmemesini diliyoruz. Makul bir denge içinde yerel yönetimlerce halka açık tutulması Türkiye'nin, toplumun, devletimizin, milletimizin menfaatinedir. Bu çerçevede çalışmalarımızı sürdüreceğiz” dedi.
Şimdi bir devlet kurumunun başka bir devlet kurumunun sorumluluğu altında olan alana “BEN EL KOYDUM” demesi nasıl bir mantıktır ve nasıl izah edilir. Şimdi, Büyükşehir Belediyesi Falezler üzerinde Muratpaşa’nın sorumluluğunda olan bir yere “BURAYA EL KOYDUM” demesi mümkün müdürü? Böyle bir KAMU anlayışı olur mu? Olursa da birilerinin dediği gibi, “Devletin malı deniz yemeyen domuz” mantığı hasıl olur. Hatta, “Yemeyenin malını yerler” atasözü söylenir.
Maalesef kamu kurumlarında genelde mantık bu halmiş duruma. Bir kurum kendi malını iyi kullanamaz ise bu kaynaklar başkaları aynen Başkan Ümit Uysal’ın yaptığı gibi kullanılır.
Tabi bunlar öyle yapılırken vatandaşta bu oyuna alet ediliyor. Uysal kendisi tribüne oynayıp algı operasyonu yaparken ASLAN YÜREKLİ TİLKİ rolüne bürünüyor. Lakin bu işte ASLAN’ın da hatasını ve kurdun verdiği dersi iyi analiz etmek gerekir.