Bu memlekette yazarsın suç, yazmasın “Ne oldu, niye yazmadın” derler. Yetmedi bir sürü laf üretirler. Yani ne İsa’ya yaranabilirsin ne de Musa’ya. Herkes hoşnut olmak istiyor.

Onun içindir ki yapılacak en iyi şey suya sabuna dokunmamaktır. Yoksa ya birinin nasırına basacaksın cıyaklayacak ya da yalakalık yapıp ekmeğine yağ süreceksin. O da bende yok.

Bazen kızıyorum kendi kendime, “Ya senin işin gazetecilik ama başkaları yanlış anlıyor. Kimi katiplik kimi mani yazarlığı. Sende ayak uydur be kardeşim” diye.

Ama biz öğrendiğimiz, hayat felsefemiz ne ise dos doğru o istikamette ilerliyoruz. Aslında

mesele bu. Hayat felsefesi farklı olanlarla ayna mecralarda mesleği icra etmek zor.

Bunun için eğilip bükülmek yerine bildiğimizi, gördüğümüzü yazmaya çekinmeden yola devam ediyoruz. Başka mana çıkarmanın ehemmiyeti lüzumu da yoktur.

Ondandır ki haftaya birkaç farklı konu ile başlayacağım. Gündelik yaşamımıza baktığımızda öyle lüzumsuz işler yapılıyor ki, ortaya çıkan görüntü insanı çileden çıkartmaya yetip de artıyor bile.

-----------

DONDURMACI BELEDİYE

Kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi bir belediyenin DONDURMACILIK yapacağı.  Ama oldu. Muratpaşa Belediyesi batmaktan kurtulmak için bu yola başvurmuş.

Muratpaşa belediyesi, Denizyüzü kafenin yan tarafında Fener Parkı içinde GECEKONDU usulü yerleştirdiği büfede dondurma satmaya başlamış! Görünce inandım vallahi.

Kış ortasında bile büfenin baya bir iş yaptığı söyleniyor. Ancak bölge sakinlerinin en büyük endişesi ise büfenin bir süre sonra birilerine verilip kafeterya haline getirilmesi.

Vatandaş endişesinde haklı. Örnekleri yok değil! Lakin bu DONDURMA işi nereden çıktı ona bir bakmak lazım. Bu iş meseleleri DONDURMAYA benzemiyor.

--------------------

PARKIN İÇLER ACISI HALİ

Burhanettin Onat Caddesi’nin hemen yanında, Çaybaşı Mahallesi’nde yer alan Değirmenönü Kültür Merkezi ve Parkı’nı bilmeyen yoktur. Muratpaşa Belediye Başkanı Süleyman Evcilmen döneminde kurtarılan bir tarih yapılar var içinde.

Bölgenin en güzide parkı olarak bilinir burası. Geçtiğimiz günlerde Körfez Gazetesi’nde son halinin fotoğraflarını görünce yüreğim sızladı. Bakımsızlık almış başını gitmiş, pislik içinde.

Yapıldığında gıpta edilen bu park artık bimekanların yuvası olmuş, ayyaşların buluşma noktası haline gelmiş. İnsan gidip oturmaya korkar. Etrafta alkol şişeleri kanıt gibi saçılmış.

İnanın birileri başka işlerle uğraşacağına bu işlere bir görüverse bizlere de yazma fırsatı bile vermeyecek. Ama onların derdi başka olunca iş bize düşüyor ve görmeyen gözlere sokuyoruz ve rezilliği!

----------------

HER ŞEYİN BİR SINIRI VAR

Kim ne derse desin, kim kimden hangi izin ve yetkiyi alırsa alsın HER ŞEYİN BİR SINIRI VAR! Kimse kimsenin hakkına “İznim var” diyerek tecavüz edemez, sınırını aşamaz, aşmamalı!

Bunun en canlı örneğini şehrin fahri müfettişi gibi çalışan Süleyman Bulut tespit etmiş. İsmet İnönü Ket Parkı’nın arasındaki yoldaki (eski Merkez Bankası çaprazı) kaldırıma bir araç park etmiş.

Yalnız kaldırımdaki görme engelliler için ayrılan kılavuz çizgilerini yok sayarak yapılmış bir park bu! Aracın üzerinde bakanlık tarafından 15 dakika süreyle parka izin verildiğini belirten zırhlı bir araç olduğu ibaresi yer alıyor.

Birinci her izin alan istediğini yapamaz. İkincisi, görme engellilerin kılavuz çizgisine park yapan görevlinin gözlerinin ya görmüyor ya da o da engelli. Yoksa gören biri bunu yapmaz.

Bakalım görmeyen gözler bunları görebilecek mi?

----------------------

YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN

Bugün haftanın ilk günü amma yarında yeni yıl. 2024’ün son günü 2025’e yeni başlangıcın ilk adımı. Bu işleri çok fazla bilmem ama aklıma Cahit Sıtkı Tarancı’nın yeni yıl şiiri geldi.

Bende bu duygularla üstadın bu şiirini sizlerle paylaşıyorum ve şimdiden yeni yılınızı kutluyorum;

“Öyle bir yıl olsun ki;

Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun. Kuşların, çiçeklerin diyarı olsun.

Öyle bir yıl olsun ki;

Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun. Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

Öyle bir yıl olsun ki;

Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun. Kış günü herkesin evi barkı olsun.

Öyle bir yıl olsun ki;

Yaşamak sevmek gibi gönülden olsun. Olursa bir şikayet ölümden olsun

O da gençlerden uzak olsun.”