Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Lider Devlet Bahçeli, TBMM 28’inci dönem 3’üncü Yasama Yılı açılışında DEM Parti sıralarına gidip tokalaştı.
‘Ne oluyor?’, ‘Ne bitiyor?’ diyerek yorumlayanların ekserisi ‘yeni anayasa’ paydasında buluştu.
Bilge Lider Bahçeli, dün partisinin TBMM’deki Grup Toplantısı’nda konuya açıklık getirdi:
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı olarak, Cumhur İttifakı’nın bu duruş ve engin duyuşuna müzahir şekilde DEM sıralarına giderek elimi uzattım.
Doğaçlama olmayan bu iyi niyetli tutumumu siyasi nezaketten öte önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı çarpışması ve yeni anayasa için cephe genişletme çabası olarak görenler mayın tarlasında söğüt gölgesi arayan zavallı biçarelerdir.
Uzattığım el, milli birlik ve kardeşliğimizin mesajıdır.
Uzattığım el, İlk Meclis’in ve Sayın Cumhurbaşkanımızın isabetli sözlerinin meşale gibi yanan aydınlığıdır.
Uzattığım el, gelin Türkiye partisi olun, gelin teröre cephe alın, gelin bin yıllık kardeşliğimizde kenetlenenin temenni ve teklifidir.
Biz, gelişigüzel, keyfe keder, can sıkıntısından, anlık dürtülerle, dümenden ve düzenden el uzatmayız.
Biz durduk yere el vermeyiz, öylesine yerimizden kalkıp da el sıkmanın merakına tevessül ve teşebbüs etmeyiz.
DEM’e evvela düşen sorumluluk, uzanan bu samimi elin kıymet hükmünü anlaması, dahası Türkiye partisi olması yönünde bir eşik olarak algılayıp değerlendirmesidir.
Türk ve Türkiye Yüzyılında sıfırlanmış terör ve bölücülük melanetinden sonra, aşımızı beraber taşıralım, işimizi birlikte artıralım, huzur ve güvenliğimizi el ele çoğaltalım, nitekim dünya genelinde Türkiye Cumhuriyeti’nin yer yüzü cenneti olmasını sağlayalım.
***
Kendisine neden ‘Bilge Lider’ dediğimizin herkesçe anlaşıldığı bir konuşmaya imza attı Sayın Bahçeli.
Küresel kurguları, jeopolitik riskleri ve Türk siyasetine düşen görevleri tane tane izah etti.
Ülkemizin birliği ve bütünlüğüne yönelik tehditlerin giderek arttığı böylesi bir dönemde Türkmen Beyi Bahçeli’nin açtığı bu kapının önemi anlaşılmalı ve kıymeti teslim edilmelidir.
Vurgulamak gerekir ki Bahçeli’nin bu tutumu ve sözleri, yeni bir sürecin ilk ve en önemli adımıdır. Bu öyle öncekilere benzeyen veya benzeyecek türden değildir.
DEM Partililerin bunu çok iyi anlaması şarttır. Ki önlerinde iki seçenek vardır ya kardeşlik ya da emperyalizmin uşaklığı!
Dünya tarihi Türklerin emperyalizmle ve emperyalizmin uşaklarıyla yaptığı şanlı mücadelelere tanıktır. Türklerin bu konuda zerre çekincesi ve korkusu yoktur!
İş ölmeye geldiğinde biz bu toprakları ‘öle öle’ koruduk, korumaya da devam ederiz. Fakat siz ne yapacaksınız?
Artık bir karara varmak zorundasınız! Ülkenin birliği ve bölünmez bütünlüğü paydasında olduğunuzu samimiyetle göstermelisiniz. Politik ezberlerinizi değiştirmek zorundasınız.
***
Dün, ilk defa DEM Parti’nin grup toplantısını izledim. Kürsüde eş başkan Tülay Hatimoğulları vardı.
Yarım saatlik konuşmasını dinledim.
Hatimoğulları, “Suriye'de statü elde etmek isteyen Kürt halkına dayanışmacı yaklaşılmalıdır. Barışın bölgede sağlanmasının yolunun da buradan geçtiğini kimse unutmamalıdır” dedi.
Yani ABD’nin eğitim donatıp petrol kuyularının başına bekçi diye diktiği üç harflilerin sözde seçimle kendilerine statü sağlamasına destek mi vereceğiz?
Üstelik bu sözlerin öncesinde de “Ortadoğu halklarına emperyalist bir dizayn dayatılıyor. Harita yeniden çizilmek isteniyor” diyorsunuz! Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır.
Hatimoğulları, “MGK'nin sonuç bildirgesindeki beş maddenin ilk üçü Kürtleri daha fazla nasıl öldürürüz, Kürtleri nasıl daha fazla döveriz üzerine endekslenmiş ve özetlenmiş üç madde. Böyle mi sağlanacak iç barış?” dedi.
Bu ifade doğru mu? Elbette değil!
İşte bahse konu bildirgedeki ilk üç madde:
1. Pkk/kck-pyd/ypg, Fetö ve Deaş terör örgütleri başta olmak üzere millî birlik ve beraberliğimiz ile bekamıza yönelik her türlü tehdit ve tehlikeye karşı yurt içinde ve yurt dışında azim, kararlılık ve başarıyla gerçekleştirilen operasyonlar ile son dönemde meydana gelen uluslararası gelişmeler hakkında kurula bilgi sunulmuştur.
2. Suriye topraklarında yuvalanan terör örgütlerinin etkisiz kılınmasına yönelik faaliyetlerin aralıksız bir şekilde sürdürüleceği ve millî güvenliğimize halel getirebilecek herhangi bir plana veya oldubitti girişimine müsaade edilmeyeceği vurgulanmış; ülkedeki ihtilafın, bölgemiz ile Suriye halkının menfaati ve beklentileri istikametinde çözüme kavuşturulmasına yönelik gayretlerin artırılacağı belirtilmiştir.
3. Komşumuz Irak ile başta pkk/kck-pyd/ypg olmak üzere ülkelerimiz için müşterek tehdit oluşturan terör örgütleriyle mücadelede iş birliğimizi ilerletme konusundaki kararlılığımız teyit edilmiş; kardeş Irak halkının güvenliğine, huzuruna ve refahına atfettiğimiz önemin altı bir kez daha çizilmiştir.
Hatimoğulları’na soralım: Bu satırların neresinde Kürt vardır?
“Onurlu barışın tesis edilmesi için ödenecek her türlü bedeli ödemeye, müzakereye ve diyaloğa hazırız” diyen Hatimoğulları, 13 Ekim’de İmralı’daki eli kanlı bebek katiline özgürlük için eylem düzenleyeceklerini söylüyor.
Böyle mi müzakereye hazırsınız? Siz bedel ödeme değil ödetme derdinseniz!
Toplantı sonrasında da Hatimoğulları, ‘Biz zaten Türkiye partisiyiz’ demiş. Bu sözlerle Türkiye partisi olmanız mümkün mü?
Masum Kürt gençlerini kişisel emellerinize alet ederek terör bataklığına çektiğiniz gibi ülkedeki bazı kesimlerin sorunlarını da siyasetinizin istismar malzemesi haline getirmiş durumdasınız.
Aleviler, emekçiler, emekliler, kadınlardan dem vuruyorsunuz fakat hiçbiri aslında umurunuzda bile değil.
Bölücü örgüt, işçileri katlederken kız çocuklarını dağa kaçırırken emeklinin bağını bahçesini ve esnafın dükkanını yağmalarken neredeydiniz?
***
Birçok defa söyledim, tekrar ifade edeyim.
Türkiye’de birlik, beraberlik ve bölünmez bütünlük adına bir karara varması gereken Kürtlerdir.
Kardeşlik mi? Emperyalizm uşaklığı mı?
Ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğüne sadakatle bağlı Kürtlere saygıyla…