Otomotiv gibi tekstil sektörünün de başkenti, hiç şüphesiz Bursa.

Bir kent düşünün ki üretim için ne gerekiyorsa sahip.Bilgi var. Beceri var. Tecrübe var. İnsan kaynağı var. Teknoloji var. Ar-Ge ve İnovasyon var.

Başarmaması için hiçbir engel ki zaten geçmişte bugüne Bursa ekonomi tarihine baktığınızda bu yetkinliklerin sonucu olarak kat edilen mesafeyi ve yakalanan büyümeyi görebilirsiniz.

Son dönemde kötü günler geçirdiği konuşulan sektörün ihracatında toparlanma göze çarpıyor. Ve sektör ihracat dönük organizasyonlarla moral topluyor.

***

Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) iştiraki KFA Fuarcılık tarafından organize edilenBursa Textile Show 12’nci kez sektörü bir araya topladı.

Merinos Atatürk Kongre Kültür Merkezi’nde düzenlenen organizasyona 100’ün üzerinde firma katıldı.

“Fast Production & Fast Trading” (Hızlı Ürün Hazırlama & Hızlı Teslimat) konseptinde tasarlanan buluşmada kentin üretimdeki kalitesi ve tasarım gücü görücüye çıktı.

Bursalı üreticiler, 40’tan fazla ülkeden gelen alıcılarla buluştu. Global markaların ve yurt içindeki büyük firmaların satın alma heyetleri de iş görüşmeleri sürecine katıldı.

Ayrıca sürdürülebilir kumaşlar ve eko tasarımların sergilendiği 2025-2026 sonbahar-kış trend alanları ve yapay zekâ ile modaya odaklanan seminerleri ile de ziyaretçilerin beğenisine sunuldu.

Fuarın açılışında konuşan BTSO Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay, organizasyonun kente ve sektöre katkısını şöyle yorumladı:

“Burada firmalarımız, sektörün geleceğini şekillendiren yenilikçi ürünlerini sergiliyorlar. Trend alanımız için işbirliği yaptığımız uluslararası ortaklarımız bulunuyor. Bu aynı zamanda kentimizin dünyadaki rekabetçiliğine katkı koyarken, Bursa’yı moda ve trendlerin belirlendiği bir merkez konumuna taşıyor. Tüm bu çalışmalarımız aslında Bursa tekstil sektörünün gücünü sürdürülebilir kılmayı amaçlıyor.”

***

Başkan Burkay’ın ifade ettiği ‘Bursa tekstil sektörünün gücünü sürdürülebilir kılması’ ve geleceğe ulaşması için birtakım ihtiyaçları var.

Yazının girişinde belirttiğim yetkinliklerin yanında artık kentin, yerel ekonomideki refahın kaynağı olan bu sektörlere hak ettiği saygıyı göstermesi gerekiyor.

Özellikle üretim kapasitesi ve potansiyelinin geliştirilmesi adına kent genelinde sanayi varlığının beylik ve ezbere dayalı tartışmaların bataklığına çekilmemesi şarttır.

Hem sanayinin refahıyla var olup hem de sanayiden şikayetçi olma paradoksundan kurtulmalıyız.

Herkese hak ettiği değeri ve yeri veren büyük ölçekli bir planlamayla sektörlerin üretimde yaşadığı tıkanmaların önüne geçmeliyiz.

Düşününüz ki yalnızca tekstil sektörü on binlerce kişiyi istihdam ediyor, milyarlarca lira ihracat geliri kazandırıyor.

Yetmiyor, kentin iş dünyasına da eğitim hayatına da yön verecek düzeyde vizyon ortaya koyuyor.

Ama ‘üretmek nedir?’, ‘İstihdam etmenin sorumlulukları nelerdir?’, ‘İhracat nasıl yapılır?’ gibi temel bilgilerden yoksun kişilerin dahi eleştirilerine hedef oluyor.

Dolayısıyla küresel pandemi döneminde değeri çok iyi anladığımız üretebilme gücünü kaybetmememiz için sorumlu davranmak zorundayız.

İş dünyamızın haklı taleplerine kulak vermeli, rekabetçiliğini artıracak politikalar geliştirmeli, daha fazla istihdamın önünü açmalı, refahı genele yaymak için ekonomik büyümeyi yerelden domine etmeliyiz.

Her yönüyle ‘büyük dönüşüm’ sürecinden geçerken ‘her fabrika bir kale’ diyerek şirketlerimizin fırsatları ıskalamamasını, yeni pazarlara yelken açabilecek güce erişmesini ve büyümesini sağlamalıyız.

Bunun için topluma da kamu idaresine de iş dünyasına önemli görevler düşüyor. Ödev listesine baktığımız iş dünyasının testten geçtiğini söyleyebilirken diğerlerinin daha fazla farkındalığa ihtiyacı olduğu görülüyor.

Üretimden, yatırımdan, ihracattan ve ekonomiyi büyütmekten yana fedakarlık yapanlara saygıyla…