Benim gibi, bir ihtimal ABD’nin son gelen verilerinin de iyi olmasını bahane edip artık çok zorlandığı faiz indirimine direnme sürecini bitireceğini ve 31 Temmuz’da ilk indirimin yapılabileceğini düşünenler için şu son on gün çok heyecan verici oldu.
Önce Çin’de 40 bankanın buharlaşıp büyük bankalarca satın alması haberine şaşırdık. Adeta sessiz sedasız, Çin’in kendi kredili konut üretimindeki problemlerden oluşan ve devasa bir küresel krize dönüşmesi kuvvetle muhtemel olan bir badire Amerikanın 2008 yılındaki büyüklerin batıkları alması yöntemiyle (şimdilik!) atlatıldı.
Üstüne bir de finansal sistemdeki gelişmelerden ve devletin sert tutumundan çılgıncasına korkan halk koşa koşa gidip devlet tahvili aldı. Bir anda Çin devleti yarı yarıya ucuza borçlanma şansı elde etti. Tam da önceki bir yazımda belirttiğim üzere tam da başta Çin olmak üzere tehlikeli rakiplerinin Amerikan tahvillerini geri postaladığı ve yeterince tahvil alıcısı bulamadığından türlü oyunlarla kendi tahvillerini satın almak zorunda kaldığı, dünya savaşından söz edilen inanılmaz kritik bir dönemde…
Dedim ya, benim gibi düşünen bir grup insan Çin’de bunlar yaşanmadan önce “faiz indirilmek zorunda Amerika çok kötü bir koridora düştü. Ya savaşla ya da başka bir şeylerle büyük olayların eşiğine gelmek üzere ve en nihayetinde parasal genişlemeye gitmek zorunda….” diye yazıp çiziyorken üstüne bir de bu gelince “acaba ne olacak” diye pürdikkat kesildik. Derken bu defa başka bir şok geldi.
Trump’a yönelik gerçekleştirilen suikast meselelere tarif ettiğim pencereden ya da yakın açılılarından bakanlar için çok farklı bir muhtemel olaylar silsilesinin hayali yolunu açtı kafalarda. Ama asıl sorulması gereken “şimdi ne olacak?” sorusundan ziyade “başarsalar neler olurdu?” sorusu… Özellikle de ekonomi alanında…
FDIC’nin ABD’de 63 Bankanın batabileceğini ve 300 milyar dolarlık kredinin temerrüte düşebileceğini söylediği bir dönemde….
60 milyondan fazla Amerikalının devletin gıda yardımlarıyla ayakta kalabildiği bir zamanda…
S&P 500’ün 2022’den buyana performansının %44’ü Nvidia’dan geldiği. ve devasa bir balona dönüştüğü bir zaman aralığıda.
Trilyonlarca dolarlık tahvil borçlarının kapıda beklediği bir koridorda…
Üstelik bu son ikisi için olmazsa olmaz miktarsal genişlemenin yapılamadığı bir anda…
Neler olurdu acaba suikast başarılıı olsaydı?
Tüm bunlarla beraber Teksas ve Kaliforniya’nın yarın salsalar bağımsızlık isteyeceğini de unutmadan düşünelim bu soruyu…
Az kalsın unutuyorduk! Çin ve Rusya ile olan bazen ayrı ayrı bazen iç içe geçen bir kavgada var kapıda...
Her neyi başaramadıysalar başka bir yolla çok daha sert şekilde deneyecekleri kesin.
Buraya kadar suikastin kaynağını hep menfaati ya da en azından rahatı karşı tarafta olanlarda arayarak düşündük.
Ya kaynak içerideyse?
O zaman işler çok değişir.
Her şeyin çok ani gelişeceği ve hiç kimsenin tek sahnesini dahi tahmin edemeyeceği yepyeni bir senaryo başlar…
Çünkü olay tamamen şans eseri kurtulmaya benziyor. Bu da tiyatronun, Biden’ı koltuğunda tutmak isteyenlere değil de Trump’ın yedeği her kimse onu başkan yapmak isteyenlere ait olduğu anlamına gelir.
Gel de çık işin içinden…
Gelelim baştaki faiz indirimi meselesine. Rakamlar resmiyette ne kadar tatlı gelirse gelsin ABD gözle görülür bir resesyonun içerisinde . Sadede ABD değil, tüm dünya…
GDP’si 20 trilyon dolarlarda gezinip kamu borçları 30 trilyon doları aşmış, faizleri birkaç sene öncesine göre 10 kata kadar fırlamış bir ABD’nin bizim yaşadıklarımızdan da ağır bir kriz yaşamadan ringden kaçması mümkün değil.
Devasa balona dönmüş o borsalardaki hikayenin kabusa dönüşmemesi için artık daha fazla yakıtq, yani para girişine ihtiyacı var. Bu faizle o miktarsal genişleme mümkün değil. Bu genişlemenin merkezinde de en başta konut kredileri var . Tüm ticari kredilerin akışkanlığı tüm dünyada en çok konut kredileriyle ilişkilidir. Konut olmadan, borç tabanlı yani para üretilmesi için önce borç üretilmesi gereken kısmi rezerv bankacılığı sistemi yolculuğuna devam edemez.
Düşürseler seri halinde indirimler geleceğinden paraları pul olacak, çok büyük bir enflasyon dalgasıyla karşılaşacaklar. Rezerv paraya sahip olma gücünü, yani en güçlü atom bombalarından daha etkili bir silahı seneler içinde de olsa sonunda muhakkak kaybedecekler.
Düşürüp enflasyon oluşturmak suretiyle borçlarını sırtından atmasalar bu defada artık moratoryum hızla kapıya yaklaşacak.
Hadi ordan amma da abarttın diyenler vardır. Canları sağ olsun. Ne yazık ki benim penceremden olaylar böyle gözüküyor. Umarım yanılıyorumdur. Çünkü böylesine tehlikeli bir “kırk katır mı, kırk satır mı?” hikayesi, dünyanın en ücra köşelerinde ormanlarda, dağlarda yaşayan gelişmemiş kabileleri bile en ağır şekilde etkileyecek derecede benzersiz bir trajediyi insanoğluna tattırmak üzere…