Dünya yeniden şekillenirken dünya devletlerinin etrafında şekillendiği kurumların eğilip büküldüğü bir süreçten geçiyoruz.
Devletler birleşsin milletler dayanışsın diye kurulan Birleşmiş milletler ne halde?
Kıbrıs’ta Pile Yiğitler yolu örneğinde olduğu gibi Rumların arkasında Türk milletinin karşında yer almadı mı?
1992-2004’de Rumlara insani diyerek duble yol yaptıran BM şimdi Kıbrıs Türkleri için tank-tüfek tehdidinde bulunuyor!
Dünya açlık tehdidi, iklim krizi ve doğal afetler gibi ciddi olayların tehdidi altındayken BM nerede?
Afrika ciddi bir yol ayrımında yön ararken BM emperyal devletlerin arkasında mazlumların karşısında durmaya devam ediyor!
Demem o ki; Milletler birleşsin diye kurulan cemiyetin “Ayrışmış milletler” topluluğuna dönüştüğü bir tablo ile karşı karşıyayız.
Bu hafta ABD’de BM genel kurulunun 78. Toplantısı yapılacak ne olacak?
Türkiye’nin elbette “daha adil yaşanabilir bir dünya mümkündür” söylemi ile beraber Sayın Erdoğan’ın “Dünya 5’den büyüktür” haykırışı salonda yankılanacaktır!
Sonuç çıkar mı? Belki somut bir yaklaşım olmayacak ama BM’nin rotasının bozuk olduğunu orada seslendirmiş olmak insanlık için düşülmüş tarihi bir not olacaktır.
Gelelim NATO meselesine…
NATO Devletlerin haklılığını, milletlerin güvenliğini daha mutlu ve güvenli bir dünya hayaliyle kurulmuş bir güvenlik şemsiyesi değil mi?
Hani üye bir ülkeye saldırı olursa, sınır güvenliği tehdit edilirse “birimiz hepimizdir” diyerek destek olacaktı…
Güney sınırlarımızı tehdit eden 40 yıldır süren terör meselesi ve sınırımızın karşısındaki terör yuvalarına karşı ne yapıldı?
Suriye’nin kuzeyinde yer tutan PKK-PYD gibi bölücü kanlı terör örgütlerine silah veren eğiten besleyen NATO üyesi ülkeler değil mi?
Nato üyesi ülkeler NATO şemsiyesinin koruma duvarı ile güvenlik içinde yaşayan toplumlar hayal edilirken, şu fırtınalı günlerde şemsiyenin altında sadece emperyal devletler ve maşalarının korunması bu kurumların güvenilirliğini sorgulatıyor…
Şimdi yeni modamız NATO’nun genişlemesiymiş..!
Nato genişleyerek daha yaşanabilir bir dünya mı, İnşa etmek istiyor?
Böyle olsa can feda ama tablo bu değil!
ABD’nin Asya pasifikteki çıkarları ile Avrasya’daki ekonomik politikalar, enerji havzaları ve rezerv para savaşlarına karşı bölgede yeniden konumlanmak istemektedir.
Rusya etrafında NATO güçlerinin genişlemesi Çin-Hindistan-Rusya etrafında güç kazanma çabasıdır.
Bu yüzden İsveç’in NATO’ya alınmasını İsveçlilerden çok Biden istemektedir.
Türkiye’nin NATO üyesi bir ülke olarak Rusya-Ukrayna savaşında barışın tarafını seçmesi karşısında ABD kızgınlığını NATO içinde de sürdürüyor.
Türkiye ABD’den parasını ödediği uçakları alamazken F16 uçaklarını İSVEÇ’i NATO’ya alırsanız verebiliriz şartına bağlamıştır. ABD Başkanı BİDEN sayın Erdoğan ile ikili görüşmelerde destek olurum ama Senato dan geçerse şartına bağlaması tam bir ikiyüzlülüktür.
İspanya’da yapılan NATO liderler zirvesinde İsveç’in NATO ya kabul şartları 11 Maddelik bir protokole bağlanırken İsveç’in bunlara uymak bir tarafa Kendi polisinin gözetiminde Türkiye aleyhinde terörist faaliyetlere izin veren bir ülke halinde geldi.
Mesele şu; ABD Başkanı Biden İsveç protokole uymasın, Türkiye’ye karşı teröristleri beslesin Amerika da Suriye’deki teröristlere destek olsun ama İsveç’i NATO alın mı demek istiyor?
Böyle bir talebi var ise başka kapıya…
Biden ne dediğini bilmiyor ama ne istediğini bilen bir Türkiye var.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Biden’in mesnetsiz taleplerine karşı “senin senaton var ise benimde Türkiye büyük millet meclisim var” diyerek çok tarihi bir cevap vermiştir.
Milletin meclisi 1 Ekimde açılacak meclisimizin tarihi cevabını bekliyoruz..