Dünya nüfusunun hızla artması, küresel iklim krizi ve göç politikaları ile gezegenimizde birçok parametrenin değişimine yol açtı.
3. Dünya Savaşı söylemlerinin yoğunlaşması, silahlanmanın aşırı boyutlara erişmesi sürerken, Afrika kıtasındaki özgürleşme istekleri hareketlilik yaratıyor.
Emperyal başkentlerin stratejik planlarını doğrudan savaş yerine 5'inci nesil savaş yöntemleri ve vekâlet savaşlarına aparat olan terör örgütlerini kullanarak sonuç almak istediklerine de şahit oluyoruz.
Asya pasifik dengeleri, Ortadoğu ekseninde yaşanan İsrail vahşeti ile Akdeniz, Karadeniz politikaları yeniden şekillenirken güç merkezlerinin yeniden konumlandığı bir süreç dünyayı nereye götürecek kimse bilmiyor.
Dünya’da güç merkezleri değişirken, enerji ve ticaret koridorlarının yanı sıra en ciddi mücadele SU ve GIDA üzerinde yaşanmaktadır.
Böylesine karışık, çok bilinmeyenli bir denklem yaşanırken, insanlık için en ciddi sorun su ve gıdaya erişememe sorunu olarak durmaktadır.
Savaşların, iklim krizinin ve tükenen kaynakların paylaşımı konusunda yaşanan gerilim eski tarım politikalarının uygulanabilirliğini çok daha zor hale getiriyor.
Ukrayna Rusya savaşı gıda meselesinde tahıl krizi ile kısa bir fragman yaşamıştır.
Türkiye’nin duyarlılığı ve gayreti ile bu kriz geçici olarak aşılsa da dünyada yaşanan nükleer restleşme sadece lojistik aklarını değil üretim havzalarını da tehdit eder hale gelmiştir.
Böyle bir durumda 85 milyon nüfusa sahip Türkiye’miz için yeni önlemlerin zaruri hale geldiği açık bir gerçektir.
Meseleye, gıda fiyatlarının katlanılamaz boyutlara gelmesini de ekleyince meselenin önceliği birinci sıraya yerleşmiştir.
Bu sebeple Türkiye Yeni bir tarım ve gıda politikasına geçmek durumundadır.
Ülkemiz hayvancılık için meraların genişletilmesi, tarım alanlarının ıslahı, lojistik akslarının planlı demiryoluna dönüştürülmesi, hal yönetmeliği, tohum ve gübre politikaları ve stratejik ürün planlaması ile yeni bir tarım reformuna ivedilikle geçmelidir.
Bence bu reform savunma sanayinin geliştirilmesi ile aynı öncelikte değerlendirilmelidir.
Bu kapsamda;
1-Tohum, ilaç gübre tedarikinin 7 coğrafi bölgede kurulacak kooperatiflerce sağlanması.
2-Tarım il-ilçe müdürlükleri ile belediyelerin içinde bulunacağı ürün ekim planlama kurulunun oluşturulması.
3-hal ve toplama merkezlerinin raylı taşıma bölgelerinde oluşturulması.
4-kurulca planlanan ürünlere alım garantisi verilmesi.
5- Belediye ve tarım il müdürlüklerinin işbirliği ile oluşturulacak toplama hallerinde kurulca belirlenecek fiyatlar ile ürünlerin tedarikçilere satışının sağlanması.
6- Dijital takip sistemi ile barkod oluşturulan ürünlerin nihai tüketiciye ulaşacak fiyatın belirlenmesi de önemli olacaktır.
7-Kötü niyetli stokçuların ve bazı marketlerin tarla veya bağ kapatma serüvenlerine son verilmesine son verilmelidir.
Böylelikle; üretilen ürünlerin çiftçinin para kazanması, stratejik planlama ile zayi olmasının önüne geçilecek, çiftçimiz emeğinin karşılığını alacak vurguncu, stokçu ortadan kalkmış olacaktır.
Toplama merkezleri ve hallerden dijital barkod ile çıkan ürünler son tüketiciye kadar vergilenmiş olacak devletimiz fayda sağlayacaktır.
NOT: Bu konuda, 13 ana madde 130 alt başlık ve uygulama çalışması tarafımca yapılmaktadır.
Dünyada gelişen olaylar ve gıdanın yönünü dikkate alarak yapmış olduğum çalışma ilgi duyacak tüm kurumlarımıza açıktır.
Yeter ki gerçekçi bir yaklaşım görelim…