Bakmak ile görmek arasındaki farkı belirleyen unsur düşünmek ve anlamlandırmak değil mi?
O halde!
Dünyanın tüm yeraltı zenginliklerinin yüzde otuzuna sahip fakat halkının açlık ve sefalet içinde yaşadığı bir coğrafya düşünelim!
Dünyada zenginliğin sembolü olan Elmas,Altın,gümüş,uranyum,bakır,demir,titanyum gibi zenginlikleriniz olsun, ama siz aç susuz yaşayın!
Olmaz demeyin!
Bakın nasıl oluyor anlatalım!
16 yüzyılda batının kıta üzerindeki liman bölgelerine yerleşip köle ticareti ve maden yataklarını zapt etmesiyle fakirleşmeye ilk adımını atan kıtada aynı zamanda gelişmenin ve bağımsız olmanın önü kapatıldı.
Üç yüzyıl süren bu süreçte zenginliklerin sahibi Batı sömürgeciliği çalışanı ise bölgenin halkı oldu.
1885 Berlin konferansından sonra başlayan süreçte Avrupanın kıtaya tam yerleşmesine sebep olurken tüm değerleri kontrol edecek birgüce erişti.
Fransa gibi sömürgeci devletlerin “asimilasyon” politikaları ile sadece ekonomik değerler sömürülmedi, Kıtanın dili ve kültürü de erezyona uğratıldı.
Demem şu ki;
Afrika’da ülkeler resmi olarak bağımsız görünse bile “ekonomik ve siyasi bağımlılık” ilişkisi farklı biçimde sürmeye devam ediyor.
Kıta’da 2020 yılından günümüze 14 darbe girişimi, 5 ülkede ise darbe oldu.
Bu süreçte yaşananlara göz atarsak, “Yeni Dünya düzeni”planının Afrika’yı da yeniden konumlandırmak istediğini düşündürüyor.
Dünya artık iki kutuplu düzeninden uzaklaşıp çok kutuplu güç merkezlerinin oluşturulduğu bir düzene doğru gidiyor.
Rusya’nın kıta üzerinde askeri varlığını artırması silah ticaretine hakim bir konuma gelip Bölge devletleri ile ilişkilerini geliştirmesi ile Wağner gibi paralı askerlerin bölgede rol üstlenmesi dikkat çekicidir.
Nijer’deki Darbe girişimin ardından darbecilere destek veren bir kısım halkın Rus bayraklarıyla dolaşması ilginç değil mi?
Peki, Çin…
Kıta üzerinde sessiz bir etki kuran Çin bölgeyi borçlandırarak ekonomik bir ağ kurmaya devam ediyor.!
Londra ve Newyork’daki fon ve finans sağlayıcı devlerin merkezlerinin Asya’ya kayması tesadüf mü?
Çin’in teknoloji transferi, maden yataklarındaki payının artması ve 300 milyar dolayında borç ilişkisinin bulunması Para ve yatırım akslarının yön değiştirdiğine işarettir.
Mesele şu; Kıtayı yüzyıllardır sömüren Batı Emperyalizminin kıskacı henüz kıtanın sırtında saplı dururken Çin ve Rusya’nın bölgedeki faaliyetleri nereye evrilecektir?
Borç batağındaki kıtadaki sömürü düzeni kovma girişi karşısında yılda 500 milyar doların üzerinde gelir temin eden Fransızlar nasıl bir tavır alacaktır?
Böyle bir durumda Nijerde askeri üstleri bulunan ABD ve Fransanın nasıl bir tepki vereceği önemli olacaktır.
Nijer’deki üstlerinden Kıtayı gözetleyen ABD ve 1500 kadar olan askerleri nasıl bir pozisyon alacaktır?
Kıta’daki yeraltı zenginliklerinin yüzde 80 civarını kontrol eden Batılı şirketler ve Kıta’nın zenginliklerini batıya taşımış ve btı tarafından “devşirilmiş mutlu azınlık” nasıl bir rol üstlenecektir?
Türkiye ne yapacaktır?
Afrika ve Kuzey Afrikadaki gelişmeler Doğu Akdeniz, Kıbrıs ve Sınırlarımızın güvenliği için son derece önemli olmakla beraber münhasır ekonomik bölgelerdeki haklarımız açısından son derece önemlidir.
Afrika’daki müslüman devletler ile olan tarihi ilişkilerimiz yatırımlarımız ve insanlık için Türkiye Bölgesel güç olarak mutlaka aksiyon almalıdır.
Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın BM genel kurulunda ifade ettiği “Dünya 5’ten büyüktür” siyasi doktrini önemli bir umut olacaktır.
Sayın Erdoğan’ın daha adil ve yaşanabilir bir dünya sözleri aslında Afrika’daki masum halklar için umut ışığıdır.
Temeninmiz odur ki; Bu “siyasi doktrin” insanlık için dikkate alınıp, tüm masum milletler için iyi ve yaşanabilir bir dünya mümkün olsun.
Mutlu kalın…