Dünya nereden, nereye eviriliyor? Güç merkezleri değişirken “güçlülük kriterlerinin de güncellendiği” bir dönemden geçiyoruz.
Teee.. üç yüz yıl önceydi!
At,ok,yay, kılıç güçlü olmak için yetiyordu.
Sonra, Barut, silah, top derken güçlünün güçsüzü pert ettiği bir düzeni gördük!
İşgaller sömürgecilik derken haklının değil, güçlünün yaşadığı dünyaya dönüştük.
Emperyal Başkentler gücünü korumak uğruna oluşturduğu Cemiyetler, paktlar,güvenlik şemsiyelerinin amacı aslında“güçsüzü korumak” değil, güç mücadelesine güç devşirerek güçlerini koruma hesabıdır!
Batının elde ettiği dünya kaynakları ve teknolojik gelişim insanlık için değil insanlığı kontrol etmek için kullanıldığı bir serüvenden geçtik…!
Durun Serüven bitmedi!
Hatta, İnsanlık için yeni bir dönem yeni bir serüven başlıyor!
Toplumlar yeraltı zenginliklerinin paylaşıldığı Enerji, petrol,su kaynaklarının önemli hale gelmesi ile yeni bir konumlanmayı gerekli görüyor.
Afrika ayağa kalkarken Doğu Akdenizde mücadele sürüyor ve Avrasya-Atlantik aksında önemli bir süreç işliyor.
Devletlerin Konumlanma stratejileri aslında dünya kaynaklarına yakın olmak ve daha güvenli bir jeopolitik arayış gibi gözükse de asıl meselenin SU ve GIDA güvenliği olduğu açıktır.
Küresel ısınma ve iklim krizi su gibi hayati tarım ve gıda üretim havzalarının da değişime uğrayacağına işaret ediyor.
Eriyen buzullar ve iklim krizini de eklersek çok daha hızlı hareket etmek durumunda olduğumuz net anlaşılacaktır.
Ukrayna –Rusya savaşı ile başlayan tahıl krizi ve Afrikadaki kuraklık ile baş gösteren açlık tehlikesi önemli bir göstergedir.
Nükleer silahlar ve yüksek teknolojiye sahip birçok ülkenin Ambargolar sebebi ile enerji ve gıda alanında ne kadar güçsüz duruma düştükleri bir süreci gördük.
Dünya kaynaklarının daralması, nüfusun hızla artışı iskan sorunları çıkaracak gibi gözükse de dünyayı ve insanlığı bekleyen en ciddi sorun gıdaya erişim konusunda yaşanacaktır.
İleri teknoloji ve paraya sahip olan ülkeler daralan üretim alanlarındaki Et,süt,tahıl,sebze,su gibi hayati ürünler nufusa yetmeyeceği için erişim zor olacaktır.
Yani zengin olmakparanın olması önemli değil mesele gıdanın bulunmasıdır.
Bu sebeple; Ülkeler Makro düzeyde yeterli tedbirleri alarak yüzyıllık planlar yapmak zorundadır.
Meraların ıslahı, su havzalarının doğallaşması, üretim akslarının korunması ve stratejik üretim proğramlarının ivedilikle düzenlenmesi gerekmektedir.
Türkiye olarak; Anadolu üretim havzalarına dönmek kentte yaşayan nüfus ile Tarım alanlarında yaşayan nüfus proğramları yapmak durumundayız.
Tarımı sadece köyde yaşayanın değil, kentlinin işi haline getirmek durumundayız.
Meralar iyileştirilmeli, çılgın sulamadan vaz geçilerek modern, topraksız,hibrit tarım gibi yöntemler yaygınlaştırılmalıdır. Tarım birincil öncelikli stratejiler kapsamına alınmadır.
Eğer almazsak ne olur?
Parası pulu,yatı,katı olan ama aç yaşayan toplumlar haline gelebiliriz.
Yarın çok geç bugünden başlamak ve GİZLİ SİLAHA sahip olmak tek çare…..