Dün akşam Dışişleri Bakanı Sayın Fidan’ın yaptığı açıklamalar sosyal medyada büyük ses getirdi. Özellikle 3.Dünya Savaşı’nın ihtimaline yönelik gelen soruya “bu senaryo/tehlike ciddiye alınmalı, böyle bir risk var” diyerek verdiği cevap muhtemelen katıldığı programdaki en önemli açıklama oldu.
Fidan benim penceremden anladığım kadarıya bu savaşın, yapay zeka ile ortaya çıkan teknolojik sıçramanın dünyayı bir devrimin eşiğine getirmesinden, bunun ekonomik rekabette çok başka bir kulvar açmasından ve bu alanda öne geçenin bir daha geri dönülemez şekilde dünya üzerinde çok uzun süre sarsılmaz bir hegemonya oluşturacağı ihtimalinin tehlikesinden kaynaklanacağını ifade etti.
Şu an önemini tam olarak kavrayamadığımız fakat çok yakın bir zamanda meselenin ciddiyetine, Tom Cruise’un başrol oyuncusu olduğu Mission Impossible serisinin son filmindeki gibi dünyayı acı bir savaşın eşiğine getirecek olan türde yapay zeka formlarının aniden ortaya çıkmasıyla varacağımız bir koridordayız.
Dünyadaki tüm gelmiş geçmiş savaşların temelinde ekonomik faaliyetler vardır. Ya bir taraf var olma mücadelesindedir ya da rakibinin elindekine sahip olma davası gütmektedir. Var olmak için de rakibin kaynaklarına el koymak için de hep ekonomi olmazsa olmazdır.
Yapay zekanın kötü formlarına hep, benim de örnek gösterdiğim üzere askeri taraftan bakıyoruz. Ya casusluk tarafı… Onlarca uygulamadan yediğimizin, içtiğimizin, giydiğimizin, merak ettiklerimizin, nefret ettiklerimizin, sevdiklerimizin, her şeyimizin ama her şeyimizin bilgisini onların yatarıcılarıyla kendi isteğimizle paylaşıyoruz.
Yapay zekayı oluşturmanın ve geliştirmenin temelinde bilgiyi edinme, onu depolama ve onu analiz edip ondan yeni bir bilgi üretme mantığı var. Bunun için başta açık kaynaklar olmak üzere casusluk faaliyetleriyle korunaklı kaynaklar da dahil maksimum dataya ulaşmak, bu datayı saklayacak alt yapıyı oluşturmak, onu analiz edecek ve analiz edilen bilgilerden yeni bilgiler üretecek yazılımları var etmek, son olarak da bu yeni bilgilerden başta ticari ve askeri alanda olmak üzere mümkün derece farklı alanda bu süreçten menfaat elde etmek gerekiyor.
Bizim kendi isteğimizle paylaştığımız bu bilgileri en iyi şekilde okuyabilen ve sürekli gözümüzün önünde olan teknoloji şirketleri son 20 yılda dünyadaki servet dağılımın dramatik şekilde değişmesine neden oldular. Bir de perdenin arkasında neler olduğunu düşünün. Datanın toplanması ve analiz edilmesiyle tüm dünyanın ekonomik düzeni temelinden değişti. Koskoca bir devrim oldu. Sanayi devriminden çok daha büyük, yapıcı ama aynı zamanda bir o kadar da yıkıcı…
Yukarıda ifade ettiğim yapay zekayı sürekli halde geliştirmenin ve dolayısıyla ekonomik rekabette ipi göğüslemenin yakıtı yazılımlar ve çipler. Yazılım tarafında ABD, Çin, Hindistan ve Rusya arasında inanılmaz bir çekişme var. Tüm oyuncular için garip bir kural var. Kendisi lider olmayı başaramayacaksa asla diğerlerinin başarmasına izin vermemeli. Gerekirse dünya yıkılmalı ama buna mani olunmalı. Bu nedenle kimin kimle ittifak yapacağını kestirmek çok zor. Tam bir “Meksika Açmazı”.
İşin çip tarafı ise çok sıkıntılı. Burdaki açmaz daha da büyük. Tayvan acı oyunda adeta kale hükmünde. Çünkü çip konusunda bir numara kendisi.
Çip dediğimiz şey aslında bir elektronik bileşen üzerine yerleştirilen özel bir devre kartı. Her birinin içerisinde binlerce minyatür transistör var. Bunlar içerisinde bulundukları cihazın görevini gerçekleştirmesi için gereken verileri işlemenin yanında kayıt işlemlerini de gerçekleştiriyorlar.
Dolayısıyla transistör sayısı ne kadar fazla olursa çipin kalitesi, değeri ve iş üretimi o kadar güçlü ve kıymetli oluyor. Yani en basit tanımla çipler elektronik cihazların saniyede milyonlarca işlem gerçekleştirebilme kapasitesine sahip, transistatör sayısı arttıkça becerileri artan beyinler olarak hayatımızda bulunuyorlar.
Çipler kullanılacakları sektörlere göre yukarıda bahsi geçen transistör hacmine (nanometre: metrenin milyarda biri) göre sınıflandırılıyorlar. Nanometre değeri iki transistörün birbiri arasındaki mesafeyi ifade ediyor ve aralık ne kadar küçük olursa o alana daha fazla transistör yerleştirilebileceğinden ötürü buradaki işlem gücü o kadar yükseliyor. Dolayısıyla da çip o kadar özel hale geliyor ve içinde bulunduğu varlık her neyse onun teknolojisini bir o kadar artırıyor. Özetle bir çip ne kadar düşük “nm” birimindeyse o kadar değerli oluyor.
2021 yılında IBM tarafından 2 nm’lik üretilen ilk çipten buyana birçok firmanın ve devletin 1 nm’lik seri çip üretilmesi için çalışmaları devam ediyor. Fakat şu an için benim bildiğim işin zirvesi hala 2 nm’de.
Tayvan’ın en güçlü silahı olan TMSC yani Taiwan Semiconductor Manufacturing Co. çok özel bir çip üreticisi. Çünkü en ileri teknoloji olan 5nm ve altı çiplerin %90’ını bu firma üretiyor.
Daha küçük aralıklı yani ileri teknoloji çiğ üretmenin tekniği fizik-optik biliminde saklı. Bu alanda ilerleyip çip üretimi ekipmanlarında bir numara haline gelenler Hollandalılar. ASML Holding bu işin zirvesi
Yani ASML Tayvan’daki TMSC’nin ekipman tedarikçisi. Hasılı tüm dünyanın ileri teknolojisinde kilidin anahtarları ikilinin elinde desek yalan olmaz.
Göründüğü üzere teknik ve üretim Batı ittifakında. Fakat bu çipler için lazım olan nadir toprak elementlerinde Çin dünyada bir numara. Sadece bu ileri teknolojiye ihtiyaçları var. Adayı ele geçirirlerse hem teknolojiyi alacaklar hem de Batı’yı emirlerinde olan dünyanın en büyük çip üreticinden mahrum edecekler.
Gerçi Hollandalılar böyle bir durumda TMSC’deki tüm teknolojiyi anında yok edeceklerini söylediler ama nafile. Tüm dünya TMSC’ye bağımlı durumda. ABD Biden geldiğinden beri bazı eyaletlerde TMSC ile ortak çalışmalara başladı. Büyük de paralar yatırıldı. Fakat işçilik fiyat ve şartları Tayvan’dakine benzemiyor. Sübvansiyon işi sürdürülebilir gözükmüyor.
Olayı Rusya ve Hindistan açısından da yorumlamak isterdim ama onlar da başka bir makaleme kalsın. Sadece şunu söyleyebilirim fotoğrafta ne gözükürse gözüksün Rusya dibindeki ABD ile it dalaşına giren, dünyanın fabrikası haline gelmiş ve durursa herkesin başına bela olması muhtemel olan, gözünü kaynaklarına dikmiş Çin’den çok korkuyor…Yani kafalarda “diğerlerinin kazanmasına izin verme” sloganı dönüp duruyor. Bu nedenle Rusya illaki birilerinin başına bela olacak! Çok dikkatli olmak lazım. 2000 yılından buyana nüfusu artmayan, zihnen ve fiziken köhneleşen bir Rusya var. Kartların yeniden dağıtılmaması durumunda kaybedeceği çok açık. İllaki şansını deneyecektir.
Ben tüm bunları Syn. Fidan’ın konuşması üzerinden yorumlayınca hep aynı kapının önüne geliyorum. Dünyayı çatışmaya sürükleyecek olan bir ekonomik kriz ihtimali. Yapay zekanın işin içine karıştığı ve bir şeyleri tetiklediği bir kriz. Belki bir borsa saldırısı, belki de FBI eski başkanının son günlerde avazı çıktığı kadar bağırarak söylediği bir suikast. Ağır ekonomik sonuçları olacak şekilde…
Her şey olabilir; ama içinde yapay zeka ve ekonomi illa olacak gibi gözüküyor!
Netice itibariyle Büyük Kavga’nın başlamak üzere olduğu artık herkesin malumu. Hazırlık yapmak lazım. Bu açmazlarda patlayan kurşunlardan biri illa bizim coğrafyamızdan da geçecektir.
Kartlar yeniden dağıtılırken masada olmak çok önemli. Çünkü ortalama elli yılda bir dağıtılıyor. Ama masada olmaktan daha önemlisi de var. O da doğru masada olmak…