2021 yılıydı. Bursa’daki Suriyeliler ile röportaj dizine girişmiştim. İl Göç İdaresi’nin de desteğiyle istediğim görüşmeleri yapabilmiştim.

Mart 2011’de başlayan insanlık dramına dair kendimce notlar düşme fırsatı bulmuştum.

Bir anne ile bir sanatçı ile bir iş insanı ile görüşme projem vardı. Anne hariç diğerleriyle söyleştim.

Röportajlarımdan birinin başlığını bu yazıya da atadım. Bir diğeri de ‘Gamzedeyim deva bulmam’ idi.

(https://www.bursagorus.com.tr/ozel-haber/gocun-bin-turlu-derdi-var-en-hafifi-olumdur-h450.html)

(https://www.bursagorus.com.tr/ozel-haber/gamzedeyim-deva-bulmam-h612.html)

Kişisel olarak konuya ‘vicdani’ bir yerden yaklaşmayı daha doğru ve soylu buluyordum. Halen de aynı görüşteyim. Söz konusu olan insan…

21’inci yüzyılın en büyük insanlık dramlarından birine tanık olduk. Aylan Kurdi’yi hangimiz unutabildik!

Yaklaşık 14 yıl süren iç savaşta Türkiye ve Türk halkı, ‘komşuluk hukuku’ adına üstüne düşenin fazlasını yaptı.

Yalnızca mali bir yük değil insani bir sorumluluk da üstlendi. Canlar verdik…

Yapılan maddi yardımlar bir kenara bölgesel istikrarsızlığın kendi topraklarına ‘terör’ olarak sirayet etmesine de katlandı.

İnsanlık adına her türlü bedel ve diyet ödendi. Ama sonunda iki halk arasında ‘inanç birliğinin’ yanında dayanışma köprüsü de tesis edilmiş oldu.

Evet, kötü örnekler yok değil ama biliyorum ki bu krizde ‘Suriyelilere’ yönelik son derece insani ve vicdani yaklaşanlar da oldu.

Yarım milyona yakın sivilin hayatını kaybettiği milyonlarca insanın yerinden yurdundan olduğu bir savaşın bugünlerde artık sonuna doğru geliyoruz.

Suriye’de Esad kâbusu son buldu. Yarım asırdan uzun süredir baskının, zulmün, ayrımcılığın ve vahşetin adı haline dönüşen rejim devrildi.

Ve bugün Suriyelilerin vatanlarına dönüş için büyük bir heyecan içinde olduklarını görüyoruz.Şimdiden gitmeye başlayanlar olduğu gibi çatışmasızlığın hâkim olmasını bekleyenler de var.

Bizler, bu süreçte de hassas davranmalıyız.

İnsan onurunu rencide etmekten uzak durmalı, iki halk arasında onca senede kurulan dostluğa z verecek söylem ve eylemlerden kaçınmalıyız.

Yani kısacası bir çuval inciri heba etmemeliyiz. Halklar arasında sağlanan bu yakınlaşmayı bölgemiz ve ülkemizin geleceği adına kültürel ve ekonomik entegrasyon ile perçinlemeliyiz.

Bunun birincil adımı söylemde nefret ve kinden uzak durmaktır. Özellikle de sosyal medyada ‘etkileşim’ uğruna dejenere ve konuyu istismar edici tutumlara prim vermemeliyiz.

Türkiye ve Türk halkı geride kalan 14 yılda insanlık adına büyük bir iş başardı. Bu başarıdan gurur duyma idrakine erişemeyenler bari inkâr basitliğine kapılmasın…

Göç İdaresi’nin 5 Aralık 2024 verilerine göre ülkemizde ‘geçici koruma’ kapmasında bulunan Suriyeli sayısı 2 milyon 936 bin civarında. Bursa’da ise bu rakam, aynı tarih itibarıyla 169 bin 333.

Haftalık olarak açıklanan bu verilere gelecek hafta bakıldığında geri dönüş boyutlandırılabilir.

Ülkenin birçok yerinde olduğu gibi Bursa’da düzenlenen sevinç gösterilerinde de Suriyelilerin ülkelerine dönmek için istekli olduğu görülüyor.

Türkiye ve Büyük Türk Milleti, tıpkı tarih boyunca olduğu gibi kendine yakışanı yaptığı bir süreci zaferle taçlandırmalı.

7’den 70’e her Suriyeliden gördüğümüz ‘vefalı’ tavra son yanıtımız da asil olmalı.

Özellikle himayesinde Suriyeli emekçi çalıştıranların yurduna dönüş umudu taşıyanlara hakkından fazlası için yardımcı olmalı.

İnsana ve insanlığa yatırım yapanlara saygıyla…