Türkiye, son günlerde mevcut kadro yapısıyla olası bir CHP iktidarının ülkeye ve millete neler yaşatabileceğinin demosuna şahit oluyor.
Son 23 yıldır, politik tutarsızlıklarının bedelini hep halka ödeten CHP, yine aynı refleks ve alışkanlıklarla siyasal tutumunu dışa vuruyor.
‘Demokratik hak’ olgusu açık bir şekilde devlet ve millet karşıtlığı olarak tezahür ediyor ki bu esasında siyaseten kifayetsizliğin açık resmidir.
Helalleşmeden normalleşmeye şimdi de hesaplaşmaya varan siyasi yolculuğun içinde tutarlılıktan bahsetmek mümkün olmadığı gibi bunun bir politik savrulma anlamı taşıdığını da görmek gerekir.
İşte örnek! CHP Genel Başkanı Özgür Özel bir açıklamasında şöyle diyor:
“Bir sanatçı tutumunu ilan ediyor diye işiyle aşıyla oynuyorlar!”
Yahu boykot edilenler kim? Onların ‘tutumunu ilan etme’ hakkı yok mu? Sessiz kaldı diye linç edilen ve CHP’li belediyelerce etkinlikleri iptal edilenler işi aşı için çalışmıyor mu?
Bu cümleyi kurup sonra da tutarlılıktan bahsedebilir miyiz?
Girişte söyledim bir kez daha ifade etmek gerektiğine inanıyorum; CHP, politik tutarsızlıklarının bedelini hep halka ödetti, ödetmeye de devam ediyor!
Madem rüzgâr sizden yana esiyor, madem dip dalga sizi işaret ediyor, madem psikolojik üstünlük sizde ‘medya özgürlüğü’ üzerinden türeyen bu boykot yerine ‘iktidarımızda siz de özgür yayıncılık yapabileceksiniz’ demek daha kapsayıcı vekuşatıcıolmaz mıydı?
***
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, İzmir İktisat Kongresi’ndeki hitabında tam bağımsızlık ve milli hakimiyet için temel koşul olarak ekonomiyi işaret ediyor ve şöyle diyordu:
“Siyasî, askerî zaferler ne kadar büyük olursa olsunlar, iktisadi zaferler ile taçlandırılamazlarsa meydana gelen zaferler devamlı olamaz, az zamanda söner. Bu bakımdan en kuvvetli ve parlak zaferimizin bile sağlayabildiği ve daha sağlayabileceği yararlı kazançları belirlemek için ekonomimizin, iktisadî hâkimiyetimizin sağlanması ve sağlamlaştırılması ve genişletilmesi gerekir. Efendiler, bu kadar verimli ve bu kadar kuvvetli olan yeni hükûmetimizin, düşmansız kalacağını saymak doğru değildir. Bu güzel temellerin bile içine bomba koyarak onu yıkmaya çalışanlar olacaktır. Onun hayatına, ilerlemesine karşı suikastler düzenlemeye girişecekler bulunacaktır. Bütün bunlara karşı en kuvvetli silâhımız ekonomideki genişlik, dayanıklılık ve başarımız olacaktır.”
Acaba bugün ekonomiye suikast düzenleyenler kimlerdir? Yerli sermayeyi hedef almak ekonomik tetikçilik sayılmaz mı?
Bakınız Gazi’nin tam bağımsızlık için ekonomiyi koşul olarak ortaya koyduğu yerde bugün bırakınız ekonomiyi tam bağımsızlık fikrinin dahi anlaşılamadığını görmüyor muyuz?
Manda ve himayeye taviz vermeyen kurucu fikir ortada iken sözüm ona o fikrin temsilciymiş gibi görünen Özgür Özel’in BBC’ye verdiği demeçte İngiliz Başbakanına Türkiye’de olan bitene sessiz kaldığı için kırgınlığı ifade edip ‘Kendimizi terk edilmiş hissediyoruz’ demesini hangi çerçevede yorumlayacağız?
‘Yerli Malı Haftası’ başlatan fikrin ‘yerli malını boykot’ eder duruma düşmesi siyasi savrulma ve politik tutarsızlık değil de nedir?
‘Millet aç, aç’ deyip sonra da lüks et restoranı Nusr-et’i boykot etmek sanırım kitlesini konsolide etmekten başka bir amaca hizmet etmiyordur.
‘AK Parti 50 yıl iktidarda kalsa bile hiçbir AK Partili seçmen, CHP’li sıradan bir seçmen kadar zenginleşemez’ ispatı da bu boykot listesidir: Audi!
***
Terör devleti İsrail, aylardır burnumuzun ucunda bebek, çocuk, kadın, genç, yaşlı demeden Filistinli sivillere yönelik soykırım uyguluyor.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, İsrail mallarına karşı boykot çağrısı yapıyor. Ama desteklemiyorlar! Hatta dalga geçiyorlar!
Pandemi, küresel ekonomilerde derin yırtıklara neden oldu ülkemizde de ‘enflasyonu’ yeniden hortlattı. Enflasyonist ortam ile fesatçı, fırsatçı haine gün doğdu. Özellikle perakende sektöründe bazı firmalar başta olmak üzere bir kesim tacirin ‘fahiş fiyat’ fırsatçılığı herkesçe görüldü.
Hükümet, fahiş fiyata karşı boykot çağrısı yaptı. Yine desteklemiyorlar!
Sonra da ‘siz boykot edince oluyor da biz edince mi olmuyor’ diye soruyorlar. Gerçekten ortada bir algılama sorunu var. Bir de hükümet temsilcilerinin ‘boykotla ilgili geçmişteki ifadelerini’ paylaşma yarışına girişiyorlar. Ki bu son derece komik…
Yetmiyor açık ve seçik tehdit de ediyorlar.
***
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, boykot ile ilgili kısa bir mesaj yayınladı:
“Üreten, istihdam sağlayan, yatırım yapan şirketlerimizin hedef haline getirilmesi ve boykot çağrıları yanlıştır. Şirketlerimiz siyasi tartışmaların dışında tutulmalıdır.”
Özgür Özel, Hisarcıklıoğlu’nu adeta topa tuttu: “…Biz senin Birliğinde senden güçlüyüz… Sen ve senin anlayışın kaybedecek…”
İyi de nasıl? ‘Cadı avı’ yaparak mı?
Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay da açıklama yaptı ve şunları söyledi:
“Üreten, istihdam sağlayan ve yatırım yapan şirketlerimizi hedef göstermek, ülkemizin ekonomik geleceğine zarar vermektir.
Üretim ve ticaret, siyasi tartışmaların parçası haline getirilmemeli; emeğiyle ayakta duran, binlerce insanımıza iş imkânı sunan işletmelerimiz bireysel tepkilerin hedefi olmamalıdır.
Unutulmamalıdır ki boykot çağrıları, en çok çalışanı, üreticiyi ve ülkemizi etkiler. Ekonomimizi ayakta tutan, dışa bağımlılığı azaltan ve istihdam oluşturan firmalarımızın boykot yoluyla cezalandırılması, uzun vadede ülkemize kaybettirir.
Eleştiri, demokratik bir haktır ancak çözüm, yıkmak değil, birlikte daha iyisini inşa etmektir.”
CHP, topluma bir yıkım vaadinde bulunuyor; ‘oy veren, üye olan korkmasın’ dedikten sonra da ‘demokrasi’ ve ‘özgürlükler’ üstüne nutuklar atıyor. CHP toplumsal mutabakat zemininden giderek uzaklaşıyor.
***
Öte yandan dün, Bursa Ticaret Borsası (Bursa TB) Başkanı Özer Matlı da bir basın toplantısı düzenleyerek konuya ilişkin ‘hiçbir mantığı yok’, ‘bunun kazananı olmaz’ dedi.
Kendi firmalarının da ‘kardeşinin AK Parti’deki görevi dolayısıyla sosyal medyada gündeme getirildiğini ifade eden Matlı’ya şunu sordum:
“Bu süreç, CHP’nin rövanşist yaklaşımını ve olası bir iktidarlarında net türden bir cadı avı yaşanacağının da işaretçisi bu bağlamda kendi şirketleriniz adına endişeleniyor musunuz?”
Esasında her ne kadar Önder Matlı AK Parti’de yetkili bir konumda bulunsa da Özer Matlı açısından ‘AK Partilidir’ demek güç hatta CHP’li olduğunu dahi söylenir. Ki buna rağmen ‘boykotu anlamsız’ bulduğunu ifade etti.
Matlı, sorum üzerine şirketi hakkında şunları söyledi:
“Bu şirket, Matlı’nın dışa çıkmıştır. Bu şirkette şu an 6 bin 500 çalışan var. Dolaylı olarak çalışan 30-35 binin üzerinde bir ekosistemi var. Bu 35 bini 4’le çarptığınızda 130-140 bin kişinin çocuğuna kadar benim içimde derdi olan bir yapı var…
…Bu coğrafyada geçmişte bunlar hep oldu, yine olur. Bugün ses çıkarıyor olmamızın sebebi de birilerine bunun olmaması gerektiğini söylemesi için. Bu yapılan ülke şirketlerine karşıdır. Ülkenin parası kayboluyor. Bunun kazananı yok. Sorunun çözümü şirketlerde değil politikalarda”
Sayın Matlı, kişisel bir endişe dışa vurmadı ancak ülkenin şirketleri adına üzüldüğü ve ürktüğünün altını çizdi.
***
Önce ülkem ve milletim diyerek ekonomik bağımsızlık için çalışanlara saygıyla…