Tarih, bize gösteriyor ki toplumsal bölünmüşlük neden, toprak bölünmesi sonuçtur!
Erzurum’da temelleri atılan Sivas’ta biçimlenen toprak ve toplum bütünlüğü fikrine, bugün her bir Türk vatandaşının daha sadık olması ve daha sıkı sarılması gerekiyor.
Çünkü topluma baktığımızda yalnızca sınıfsal değil köken, inanış, kültür, dil, ideoloji, düşünce ve pratik ayrışmalara da şahit oluyoruz.
Bilhassa köken ve inanış alanlarındaki bölünmelerin, toplumun bütünlüğüne ve onu muhafaza eden kurumlara dönük her türlü terörü ürettiğini biliyoruz.
Öyleyse Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın ilk 4 maddesinin değiştirilemezliğini ve haliyle üçüncü maddenin vaaz ettiği ‘Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür’ ilkesini savunan her bir akıl sahibi, toplumsal bölünmeyi önlemenin yollarını aramalıdır.
Sivas’ın ‘öz kardeştirler’ diyerek eşitlediği Anadolu Müslümanları, türlü badireler ve sınamalarla bir asrı devirmiş olsa da bugün halen içeriden ve dışarından risk, tehdit ve saldırı altındadır.
Bu topraklarda kader ortaklığı yaptığımız ve öz kardeşlik hukukuyla bir arada yaşadığımız tüm kesimlerin bunu çok iyi anlaması gerekiyor.
Özellikle kapitalist ve emperyalist tuzakların coğrafyamızı kuşattığı gerçekliği gün gibi ortada dururken toprak bütünlüğümüzü savunmak adına yapmamız gerekenin toplumsal bütünlüğü tesis etmek olduğunu anlamak her akıl sahibinin görevidir.
Peki, bu görevi ilk kim sahiplenmelidir? Elbette vatan ve millet sevgisinin timsali olanlar!Vatan ve millet sevgisini her türlü mevki, makam ve menfaatin üstünde tutanlar!
Öyle olduğunu da işte şu açıklamada görüyoruz.
***
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), kuruluşunun 56’ncı yıl dönümünde…
MHP Lideri Devlet Bahçeli, 9 Şubat’a özel açıklama yayınladı. Açıklamanın tamamı için link: (https://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/5390/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Liderimiz_Sayin_Devlet_Bahceli_nin__Partimizin_Kurulusunun_56_Yildonumuyle_ilgili_yap.html)
Türkmen Beyi, sağlığının iyiye gittiğini müjdeledi. Ki bir kez de buradan kendisine sağlıklı ve uzun ömürler dileğimi iletmek istiyorum.
Bilge Lider’in açıklamasındaki şu satırlara dikkatinizi çekmek istiyorum:
“…Dünyanın karmakarışık olduğu şu günkü zamanda, Türkiye’miz için Türk milliyetçiliği en emin, en güvenli, en güçlü aksiyon ve düşünce limanıdır.
Göreve geldiği andan itibaren çıldırmış gibi siyasi, ekonomik ve diplomatik krizleri tetikleyen, akli ve ahlaki melekeleri bakımından acil gözetime ihtiyaç duyan ABD Başkanı’nın ve kaotik uluslararası düzenin karşısında Türk milliyetçiliğinin yegâne direniş cephesi olduğunu idrak ve ifade etmek istikbalimizin muhafazasına aleni hizmet olacaktır.
Bilhassa hatırlatmak isterim ki, mafyavari siyaset usulüyle Gazze’ye çökme ve üzerine kapaklanma planı zaman ayarlı bir bombadır.
İsrail’den Gazze’nin devralınacağını söyleyip Gazzeli mazlumların Mısır ve Ürdün başta olmak üzere bazı bölge ülkelerine sürgün edileceğini söylemek emperyalist eşkıyalığın mütehakkim zorbalığıdır.
Bunun adı yeniden hortlayan plantasyon sömürgeciliği veya yerleşimci sömürgeciliğidir.
Bunun sonucu ise sadece bölgesel manada değil, küresel boyutta taşları döşenen, işaret fişeği atılan, şartları oluşturulan çetin bir savaş halidir.
Bilinmelidir ki, emperyalizm sömürgeciliğin en yüksek aşamasıdır.
Küresel sömürgeciliğin kanlı ve karanlık kumanda odası olan emperyalizmin korkunç Gazze projesinden sonra nerede duracağı, hangi ülkelere bulaşacağı, Türkiye’nin bu barbarlık mimarisinde nereye kadar ve hangi ölçülerde hedef olacağı çok sıkıntılı ve sorunlu bir muammadır.
Çünkü Gazze’nin boşaltılması demek Türkiye’ye ve İslam coğrafyasına meydan okumaktır.
İsrail Başbakanı’nın koltuğunu pespaye halde çeken ABD Başkanı Siyonist emellere hizmetkarlıkla tercihini erkenden yapmıştır.
Kanada’yı 51’nci eyalet olarak ele geçirme iştahları, Panama Kanalı ve Grönland etrafında şiddeti artan hak iddiaları, aynı zamanda her geçen gün tırmanan ticaret savaşları pek çok kabus senaryosunu devreye sokmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti, müstevlilere karşı verilen muazzam mücadelenin berat ve mükafatıdır.
Zulme karşı şerefli direniş mazlumların ümit kaynağı olmuştur.
Milli Mücadele, küresel haçlı dalgasına şehit kanlarıyla set çekmiş, milli birlik ve kardeşlik ruhu ya istiklal ya ölüm azmiyle pekişerek tam bağımsızlığımızın fermanı okunmuştur.
Bu fermanı yırtmak üzere kuyruğa giren emperyalizme ve emperyalizmin maşalarına boyun eğmek diye bir şey söz konusu dahi edilemeyecektir.
Hal böyleyken dışımızda günbegün tesir alanı genişleyen yoğun fırtınaya karşı içimizde bahar, barış ve huzur havası egemen olmalı, muarız ve muhtemel saldırılara karşı 86 milyonun tamamı tek yürek halinde duruş sergilemelidir.
Emperyalizmin paylaşım ve bölüşüm ihtirası iyice sertleşmiştir.
Buna karşı Türk milleti derhal ve hiç gecikmeksizin tavır almalı, doğudan batıya, kuzeyden güneye ön şartsız bir kucaklaşma vasat ve varlık bulmalıdır.
Terörsüz Türkiye’nin doğum sancıları olsa da karşımızdaki tehdidin büyüklüğü dikkate alındığında herkes, her kesim, siyasetin her rengi büyük ve güçlü Türkiye ülküsünde kenetlenmelidir.
Gazze’yi önce bombalayıp sonra üzerine oturmayı gündemine alan küresel ahlaksızlığın yarınlarda Türkiye’de de aynı oyunu sahnelemeye kalkışması yabana atılacak bir ihtimal değildir.
Vakit kesinlikle bir olma vakti, diri olma vakti, hep birlikte Türkiye ve Türk milleti olma vaktidir.
Milliyetçi Hareket Partisi ülkesi ve milleti için her zorluğu göze almıştır.
Bunu yaparken gerekirse fedayı canı da hesaba katmıştır.
Partimiz 56 yılın her diliminde varlığının ve mücadelesinin bedelini en ağır şekilde ödemiştir.
Satanlarla sövenlerin, yılanlarla yorulanların, çıkarcılarla ihanet edenlerin şirret bariyerlerine takılmadan önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben söylemini kuvveden fiile taşıdık.
Şimdi yepyeni ve daha büyük bir görev önümüzdedir.
Türk ve Türkiye Yüzyılının maddi ve manevi çatısını örmek için ne gerekiyorsa yapmak mecburiyetindeyiz.”
***
Yakın Türk Siyasi Tarihi, örnekleriyle doludur ki ‘Zaman, hep onu haklı çıkardı!’
Fakat bu kez onun haklılığını görmek, anlamak, kabul etmek ve eyleme dönüştürmek için zamana bırakamayız.
Girişte de arz ettiğim üzere toplumsal bütünlüğü öncelikli gündem maddemiz haline getirmeliyiz.
Bunun için geçmişte canıyla ve malıyla bedel ödeyenler olarak bugün de üzerimize düşenleri yerine getirmek için her türlü fedakarlığa hazır olmalıyız.
Terörsüz Türkiye hedefiyle ülkemizi bir sevgi, barış, refah, huzur ve kardeşlik adası kılabilir, toplumsal ayrışmaya neden olan nefret ve düşmanlıktan arınabiliriz.
Gayrısını düşünmek bile istemiyorum!
Önce ülkem ve milletim diyenlere saygıyla…