İki seneyi aşkın sizlerleyim. Yazılarımla hayatın akışı içinde farkına varmadığımız ya da varamadığımız, yanından geçip gittiğimiz mezar taşları ve çeşitli eserler üzerinde bulunan simge ve sembollerin anlamları ve Türk tarihi açısından önemini birçok kaynak tarayarak ve bilinçli bir şekilde akıl süzgecinden geçirerek dilim döndüğünce anlatmaya çalışıyorum. Umuyorum bir farkındalık oluşur ve bambaşka gözlerle bakabiliriz…

***

Bu haftaki konumuz olan Şîr ü Hûrşîd tasvirini kısaca anlatmaya çalışacağım. Bana göre Anadolu’da “Şîr ü Hûrşid” tasvirinin en güzel örneği II. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde 1238-39 yıllarında inşa edilen Burdur Bucak’taki İncir Han’ın taç kapısının iki yanında bulunur. Ortaçağ Anadolu Türk-İslam mimarisinde yaygın olarak kullanılan bu motif “Şîr ü Hûrşid” olarak bilinen ve sultanın sembolü olan, sırtında güneş taşıyan aslan figürüdür.

***

Esasen Farsça bir kelime olup “şir” “aslan”, “hûrşid” kelimesi ise “güneş” anlamına gelmektedir. Bu tasvirin kaynağına inildiğinde kökeninin İran ve Mezopotamya coğrafyası olduğu, astrolojik ve dinsel anlamları ile bu coğrafyalardaki uygarlıkların inançlarında önemli bir yer tuttuğu anlaşılmaktadır. Tasvirin birinci unsuru olan ve çok köklü bir geçmişe sahip aslan figürünün eserlerde büyük ölçüde güç, iktidar ve koruyuculuk sembolü olarak kullanıldığı, kimi zaman da nazarlık ve tılsım vazifesi gördüğü bilinmektedir.

***

Aynı zamanda güneş ve aydınlık sembolü olan figür, aslan burcu tasvirlerinde güneş gezegeni ile birlikte canlandırılmıştır. Tasvirin ikinci figürü olan güneş ise hayat bahşedici özelliği ve zamanı tespit etmedeki yararlılığı vesilesiyle farklı coğrafyalarda eş zamanlı olarak güneş kültünün oluşumuna zemin hazırlamıştır. Şîr ü Hûrşîd tasvirinin yoğun bir biçimde Türk devletleri tarafından kullanıldığının tespit edilmesi dolayısıyla, Türklerdeki İslamiyet öncesi güneş ve aslan tasavvurlarına da kısaca değinmek isterim.

***

Güneş’i dişi, Ay’ı erkek olarak algılayan Türklerin her ikisine de saygı gösterdiği ve özellikle güneşi üç kez diz çökerek selamladığı bilinmektedir. Yaygın düşünceye göre güneş göğün sekizinci katında, Tanrı da dokuzuncu katında yer almaktadır. Güneşin kendisine ait bir gücü bulunmayıp, Tanrı’nın verdiği ışık ile sıcaklığı yansıtmaktadır. Ayrıca, Türkler güneşin doğduğu taraf olan doğu yönünü en kutsal yön kabul ederek devletin önemli taraflarını da bu yönde oluşturmuştur.

***

Gücü temsil eden ‘aslan’ ise Türkler tarafından burç olarak aynı isimle anılmasının yanı sıra, büyük ölçüde alplik ve yiğitlikle ilişkilendirilerek Türk hükümdarlarının isim ve unvanlarında kullanılmış, yelesiyle alplerin uzun saçları arasında ilişki kurulmuştur.