Türk kültüründe sahiplik veya ait olmanın belgesi olan damgalar çok önemli yer tutarlar. Günümüzdeki anlamına yakın yazının düzenli kullanımından önce damgalar basit ama etkili iletişim araçlarıydı. Bu sebeple bir şeye sahip olanın başkaları tarafından bilinmesinin maddi, görsel belgeleriydiler. Aynı zamanda günümüzde kullanılan amblem, marka, logo, arma, işaret, dövme gibi belirleyici ve tanımlayıcı simgesel anlatımın en eski şekilleri olarak düşünülebilir.
***
Atalarımız tarih sahnesine çıktıkları dönemden itibaren, kaya çizimlerinden mezar taşlarına, tuğ-sancak gibi devlet simgelerinden silahlara, dokumalardan elbise nakışlarına, günlük kullanım eşyalarından hayvanlarına ve inşa ettikleri küçük veya büyük mimari eserlere ait oldukları boylarının damgalarını vurmayı gelenek haline getirmişlerdir.
***
Türk boy damgalarının en erken önemli yazılı kaynaklarından biri olan Kâşgarlı Mahmud’un büyük eseri Dîvânu Lugâti’t-Türk’te adı geçen, ayrıca 12. Yüzyıl Anadolu Selçuklu yapıları arasında sıkça rastladığımız, boy ve sülaleleri tanımlayan adeta birer soyut kimlik işlevi gören taşçı işaretlerinden olan Çavuldur boyu damgasını kısaca tanıtacağım.
***
Çavuldur boyunun Üçokların kolundan Oğuz Kağan'ın oğlu Gök Han'ın soyundan geldikleri kabul edilir. Çavuldur kelime olarak “nâmuslu ve ünü uzaklara yayılmış, uzakları aşmış” mânâsına gelir. Bu yönüyle Çavuldur bazı kaynaklarda “Çavundur ya da Çavdur” şeklinde de geçmektedir. Damgaları ise üst üste duran iki yay biçimindedir. Oğuz destanlarına göre, her boyun bir kuş sembolü (ongunu) vardır. Bu kuşlar da genel olarak yırtıcı kuşlardan seçilmiştir.
***
Çavuldur boyunun ongunu ise Sungur/akdoğan kuşudur. Bu kuşu kendilerine ongun olarak seçmelerinin sebebi kanımca savaşçı karakterinden kaynaklanır. Aynı zamanda Çavuldurların temkinli hareket etmeleri ve karşılaşacakları kötü olayları istişâre ederek önceden görebilme kabiliyetleri sayesinde ünlerine ün kattığını düşünüyorum.
***
Türk boylarının “biz” kavramına ulaşma, yabancı/öteki kültürlere ve boylara göre kendilerini tanımlama sürecinde geliştirilen damgaları her hafta kısa kısa sizlerle paylaşmaya devam edeceğim. Çünkü geçmişini derinlemesine bilmeyen halkların geleceği de yoktur! Atalarımızın bize emanet ettiği kültür değerlerimizi yaşatmalı ve gelecek nesillere aktarabilmeliyiz.
***
Nitekim gelecekte var olmak isteyen uluslar, milli değerlerine ve kültürüne sahip çıkmalı, çağdaş düşüncenin ve bilimin önderliğinde kültürlerini geliştirmeye, yaygınlaştırmaya ve gelecek nesillere aktarmaya çalışmalıdır...
***
Ben de özellikle bir anne olarak bu sorumluluğumu yerine getirmeye çalışıyorum. Öncelikle kendi çocuğumun ve tüm Türk çocuklarının/gençlerinin kültürel kodlarını iyi bilmelerini ve tanımalarını sağlamayı başarırsam bu görevi layıkıyla yaptığımın bilinci ile onur duyacağım.